28 Ağustos 2017 Pazartesi

Ensar&Muhacir Kardeşliği


İsimsiz Kahramanlar

İlk günler..Kulaktan kulağa yayılıyor geldiğimiz. Çocuklar için artık yeni amcalar, yeni teyzeler tanıma vakti! Kim ilgi alaka gösterirse onda kalıyor akılları, gönülleri.👬🚶🏼‍♀️Önce Metin amcalar davet ediyor iki gün gönüllerini açıp misafir ediyorlar.. Çevreye dair tüm bilgiler artık belleğimizde. Bırakmak istemeseler de biz müsade istiyoruz. Yeni hayatımıza kampa dönüyoruz.

Sudan çıkmış balık gibiyim. Hala neler olduğunun farkına varmış değilim. Geleli bir hafta oldu. Çocukların mantoları buraya uygun değil. Bizi kampın içindeki ikinci el mağazasına indiriyorlar. Burası kat -1 de bir kıyafet depo aslında. İstediğiniz kıyafeti alabilirsiniz. Çocukları Ahmet Beye on dakikalığına teslim edip tozlu depoya iniyorum. Acil bir durum için telefonum yanımda. İçiçe geçmiş odalardan ibaret olan ikinci el deposu. Son oda çocuklara ayrılmış. 

Düzeltilmesi imkansız bir görünümü var. Her gelen karıştırıp gidiyor, devamlı yeni kıyafetler ekleniyor. Üst raflardan birine telefonumu bırakıp kışlık mont arıyorum. Büyük oğlum için buldum. Küçük oğlanınki de tamam derken. İçerideki Sırp asıllı müslüman kadın hızlı bir şekilde odadan ayrılıyor, anlık bir refleksle telefonumu kontrol ediyorum yerinde yok. İçeride üç kişiydik. Artık iki kişiyiz. Suriyeli bayana soruyorum telefonumu gördün mü? Hayır diyor. Düşmüş olabileceği ihtimali ile bir göz gezdirip odaya çıkıyorum. Ahmet Beye durumu anlatıp telefonumu aramasını söylediğimde artık çok geç olduğunu anlıyoruz. Telefon kapanmış!

Resepsiyona inip durumu anlatırken telefonu alan çiftin dışarı çıktığını görüyoruz. Ne kadar dil dökersek dökelim arama emrimiz yok bugün hafta sonu hafta içi polise gidip şikayet edin diyorlar.  Görevliye şaşkınlığımızı anlattıkça 'üç yıldır buradayım neler neler gördüm ben hiç şaşırmadım' diyor.

Çalanın Müslüman olduğuna üzüldüğüm kadar gurbette tek iletişim aracım olan telefonumun çalınmasına ve çaresizliğime o kadar üzülüyorum. Odaya çıkıp ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum. Ertesi gün Orhan amcalar geliyor. Sanki bir problemim olacakmış onlar da yardıma geleceklermiş gibi tetikte bekliyorlar. Derdim benim değil dert hepimizin. Evde kullanmadıkları bir telefonu getiriyorlar yeni bir hatla birlikte. Şimdi de getirilen telefona sevindiğim kadar iliklerime kadar hissettiğim uhuvvete/kardeşliğe seviniyorum.

Burada bir ayını dolduran her aile Ensar oluveriyor. Muhacir olma hali kalkıyor üzerinden. Dert çok, derman olma derdindeler. Herkes evine davet ediyor. Mehmet Amcanın Halide Teyzenin eli üzerimizde, çocuklar ne severse o yapıyorlar.

Büyük oğlumun doğum günü.  Kenan amcalar doğum günü tertip ediyorlar. İki gün sonra Fadime Teyze kampta kutlayalım diye pasta yapıp getiriyor. Ömer amca her gelişinden harçlık veriyor, vebali var üzerimizde artık. Halil amca da eğer bir ihtiyaç olur da haber vermezsek vebali üstümüze atıyor..

Çocuklar mutlu hem de musmutlu. Yeni akrabalarımız bu insanlar artık. Ara ara uğramaların, hal hatır sormaların ardı arkası kesilmiyor.

Hal böyle olunca inayet eksik olmuyor üzerimizden.

Ama hepimizin kalbinde sanki bir bıçak yarası. Nefeslerimiz bile yarım. Her buluşmada dem vurduğumuz geride bırakmak zorunda olduğumuz arkadaşlarımız, kardeşlerimiz..

Her buluşma duayı netice veriyor. Muhacir ve Ensarlar mağduriyetleri unutmuyor, unutturmuyor.

Vesselam..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder