27 Mart 2018 Salı

Turkish Airlines ✈️ (Bir Logo Hatırası)



Dil kursu bugünlük bitti. Dersten çıkıp her zamanki tempolu yürüyüş modumda hızlı adımlarla tren istasyonunun yolunu tutuyorum. Trende gecikme yok. İki dakika daha bu soğukta ayakta bekleyeceğiz düşüncesiyle bir o yana bir bu yana kısa yürüyüşlerle yüzüme vuran ayaza meydan okuyordum ki tam o sırada bir uçak havalandı üzerimden. Hızlıca süzülürken üzerinde gördüğüm Turkish Airlines logosu yaşadığım andan beni kopardı. Kısa süre uçağa el salladıktan sonra bulunduğum düzlemin farkına vardım. Uçak gözden kaybolurken bana da içinde birazdan kaybolacagi bulutlardan birini hem de içi binbir düşünce dolu bir ⛅️ ⛅️  ⛅️ kümesini armağan edip hızla süzüldü.

Önce bir yılı aşkın süredir memleketime gidemediğim ve uzuun bir süre daha gidemeyeceğim duygusu çöreklendi. Sonra her tür belalardan ve kötülüklerden korunmak için kalbime ördüğüm ve ‘dik duruş’ ismini verdiğim çelikten telin tüm dikişleri o an bir bir söküldü. Çocuklarımın kahraman 💪🏻  annesi olabilmek için ne yaşarsak yaşayalım bir yıldır ağlamıyordum. Bunun yaninda vicdanımla anlaşmış ve ona da dik durma sözü vermiştim. Ama tamamen irade dışı gerçekleşen bu olay ile ‘game over’. 🎶 Belki kuşlar geçer üstümüzden 🎵kanadından bir tüy düşer 🎶  şarkısının ümidini içten içe yaşarken beni buraya getiren uçak üstümden uçup gitmişti. Kalbim ve ben başbaşa kalakalmıştık. ve artık gayri iradi ağlama vaktindeydim.

Uçak giderken bana armağan ettiği, düşünceler 💭 içeren bulut topluluğu puf puf zihnime dökülmeye başladı.

İçinde ne var? Yine mi Kadınlar.. 🤦🏻‍♂️evet yine Kadınlar.. 🤷🏻‍♀️İçinde hayatın devamını sağlayan kadınların hikayeleri.. Bir de devam eden hayatı yaşayan kadınların hikayeleri.
Hayat onlarla dövüşse de yaşadığı ve hak ettiği hayatı kazanmaya odaklanan Kadınlar.

Kendi nasibim burnumda tüten hicreti yaşamaktı. Her gece baba 👨‍⚖️ , anneanne 👵  ve Türkiye 🇹🇷 hasretini dile getiren çocuklarımla oyunlar oynayıp özlem duygusunun yerini mutluluk duygusu ile değiştirmeye çabalıyordum. Ama başka Kadınlar benim kadar şanslı değildi.. Çöpten yemek toplayan, hastanede kayıt yaptıramasa da çocuğunu tedavi ettirmenin yolunu arayan, maddi sıkıntıları ile boğuşurken birşeyler üreterek para kazanmaya çalışan yani perde arkasında ne yaşarsa yaşasın karınca gibi boş durmayıp hayatı devam ettiren Kadınlar.. Silivri yolunda eşini ziyarete giderken binbir ümitle enerji depolayan ve tüm enerjisini sevdiği eşine boca edip bir yanını cezaevi görüşünde bırakıp dönerken eli kolu kalkamayacak kadar kötü olsa da 10 saat yolculuk yapıp eve döndüğünde evlatlarına sarıldıktan sonra mutfağa girip yemek 🥘🥙 yapan Kadınlar. 

Bir de hayat arkadaşını kaybeden Kadınlar var. Toprağa giren eşiyle birlikte acısını da gömüp darmadağın olan çocukları için etten kemikten kocaman bir merhamet yumağına dönen Kadınlar. Onlar, içleri ocak’lar gibi kavrulurken etraflarını Gül bahçesi ıtriyat çarşısına çeviren 🧚‍♂️ 🧚‍♀️  sihirli değnekli Melek Kadınlar.

Kadınsan iş hep sana düşer. Savaşta dahi olsan açların karnını sen düşünür sen doyurursun. Sessizliği sen bozar ortamı sen değiştirirsin neşelendirir el çırpar, şarkılar söylersin. Kan senin için kızılcık şerbeti tadındadır. En ağır şartlarda bile yaşatmak için yaşamayı göze alırsın. Çünkü hayat Kadınla devam eder. 

20 Mart 2018 Salı

Patates Kızartması


Kampta kalmaya başladığımız ilk günler..Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği saatleri çocuklar için eğlenceli vakitler olsa da benim için tam bir kabustu.


Yemek saati sadece 90 dakika ile sınırlı. Her ülkeden insanla kaldığımız bu kampta hepimiz yemek kuyruğundayız. Kimsenin dili, rengi, kıyafeti.. vs birbirine benzemiyor. Tüm insanların enerjileri ortada cirit atarken benim yavrularında enerjileri haliyle yemek saatinde tavan yapıyor.

Televizyonda çizgi film saatlerine de denk gelen geniş alanda çocuklar bir oyana bir bu yana cirit atarlarken başkaları rahatsız olacak düşüncesiyle bana hafakanlar basıyor.

Çocuklar yemek yemiyorlar sadece oyun oynuyorlar. Bazen de yemek istiyorlar ama ben helal değil düşüncesiyle yedirmiyor, yediremiyordum. Bazen de çok sevdikleri bir şey çıktığında tekrar tekrar istiyorlardı. Hele bazı zamanlarda oğlum kendini yerlere atıp patates kızartması istiyorum, makarna istiyorum dediğinde ne yapacağımı bilememenin çaresizliğini yaşıyordum.

İlk geldiğimizde bizi yemeğe almak isteyenler oluyordu. Çocuklar ne yer dediklerine tek isteğim vardı. Patates kızartması. Ve şimdi Yeni Asya Gazetesi’nden Nur o güzel gönlüyle cezaevinde kaldığı sürece yaşadıklarını bir söyleşi de anlattı. Çocukların patates kızartması istediğinden ve annelerin çaresizliğiden dem vurdu. Ana yüreği nasıl kavrulur böyle çaresiz kaldığı durumlarda bir bilseniz.. Bir de koğuşlarda ‘sus’ yiyerek büyüyen çocuklar var. Ne yapmak isteseler, ne yemek isteseler, ne söylemek isteseler sus pus olması istenen çocuklar..

25 kişilik koğuşta 40 kişinin kaldığı 38. 39. ve 40. bireylerin çocuk olduğu koğuşlar.. Gece ağlayan gündüz durmayan çocuklara tüm koğuşun sus diyen gözlerle baktığı o masum yavrular.. ve çaresizlikten iki büklüm Anneler..

Diğer bir tarafta hasret Anneler. Kimi yanına bir çocuğunu almış diğerini alamamış. Kimi tüm çocuklarına özlem duyuyor.

Kadınlar çocuklarına hasret! Çoğu akıl sağlığını kaybetmek üzere. Hasretle kavruluyorlar. Kendilerini teskin ettikleri yer alabiliyorlarsa sakinleştirici ilaçlar. Bir de secdeye akıttıkları gözyaşları..

Süpermen Akü

Geçtiğimiz cuma günü..

Bu sabah her sabah olduğu gibi yine uyuyamamış olmanın etkisindeyim. Saatler 06:20 yi gösteriyor. Kalk çocukları hazırla, hazırlan. Kreşe çocukları bırak. Tren istasyonuna yetiş vs günlük rutinimiz. Dil kursuna koşa koşa gittiğim gibi dönüşümde koşa koşa oluyor.. Bir sürü plan yapıyorum. Trene binip eve dönerken Zihni’mde çoktann arabada oturmuş gideceğim yerleri sıralayıp bir harita belirliyorum. Kulağımdaki önemli meseleleri dinleme aracı olan kulaklık 🎧 bile engel olamıyor hayal dünyamda 💭 seyahat etmeme. Yaşadığım an’a odaklanma problemim her daim var. Hergün böyle azizim! fakat zihinsel telaşım bugünkü yapılacaklar listemin kabarık olmasından da kaynaklanıyor.

Trenden indiğim gili hızlı adımlarla arabanın 🚘 yanında soluğu alıyorum. Anahtar düğmesine basıyorum. Çalışmıyor, bir daha bir daha.. Hayır anahtar da problem var diyerek daha bir ay önce ikini elden alıp kullanmaya başladığım arabaya girmenin yollarını arıyorum.. ve evet Bingo. Kapı kolunda üstünde anahtar işareti olan bir deliği buluyorum.

Arabanın içindeyim fakat araba ne yaparsam yapayım kılını kıpırdatmıyor.. Tüm bildiğim güzel kelimeleri arabaya boca ediveriyorum. ‘Hadi be güzelim. Bak sen bana daha emektar olacaksın. Beni yarı yolda bırakma...’ Ama nafile iç sesim gittikçe dışa doğru baskı yapıyor.. Artık deli modunda kendi kendimle konuşma vakti. Bütün işler bir kenara çekiliyor. En önemli mesele şu an arabanın çalışmaması. Gurbet elde kimi arasam diye düşünmüyorum anında Annica öğretmene bir mesaj yolluyorum.

😫 The accumulator is over..

Aradan geçen iki dk sonrası cevap geliyor.

I’m coming..

Ve hayatımıza bir melek 😇 olarak giren ve misyonuna devam ettiren Annica arabasıyla çıka geliyor. Arkasında kocaman bir minibüs onu takip ediyor. Melek Annica’nın Süpermen eşi bana yardım etmek için peşine takılmış. Çok etkileyici bir sahne. Cüsseli biri yapısı olan Jari’nin arabadan inişi bana Süpermeni hatırlatıyor. Gerekli tüm takım aletleri ile minibüsten iniyor. Anahtarları aldığı gibi aküyü şarj etmeye başlıyor.

Bu arada arabanın bir saat kadar çalışması gerektiğini öğreniyorum. Annica üç hafta önce birlikte gitmeyi teklif ettiğim alışveriş merkezine gidebileceğimizi söylüyor. Tüm planlarım suya düşmüşken Annica hepsini şaha kaldırıp çözüm üretiyor ve beni yanlız bırakmıyor. Yarım saat uzaklıktaki mağazaya giriyor ve almamız gerekenleri alıyoruz. Bu arada telefonum çalıyor. Haftada 1,5 saat bir devlet okulunda ders verebilir misiniz? sorusuna muhatap oluyorum. Cevabım Evet Evet Evet.

Bir önceki gecenin uykusuzluğunun etkisi, tüm planların suya düşmesi ve anahtarın etkisiz eleman rolüne büründüğü anda aslında benimde baterimin ibresi sıfırı gösteriyordu. Annica’nın Süpermen eşi ile problemi çözmesi, çözüm üretip alışverişe birlikte gitmemizin yanında tam da Cuma vakti gelen bu telefonla araba ile doğru orantılı bir daha asla sıfırlamama düşüncesiyle ümit akülerimizi doldurmuş oluyoruz.

6 Mart 2018 Salı

İnsanca Yaşa, İnsanca Yaşat

Geçtiğimiz cumartesi günü Annica Öğretmen mesaj yolladı.

Gitmek istediğin alışveriş merkezine saat 13:00 te gidebiliriz. Bir hafta önce ayaküstü yeni kurduğum evin eksik ufak tefek eşyaları için bir yer bulduğumu uzak olduğu için tek gidemeyeceğimi söylemiştim. Birlikte gidebilir miyiz? Sorusu sorduğumda  soru ile karşılık vermişti. Ne zaman? Bu soru karşısında net tarih vermeyip ‘next time’ diyerek her mesele gibi bu meseleyi de zihnimde ötelemiştim.

Ama Avrupalılar ötelemiyor..

Mesajın üzerine; tam da çalışmaya konsantre olduğum nadir vakitlerden birini yakaladığım İçin gelemeyeceğimi dil kursu derslerimi gözden geçirmem gerektiğini yazdım.

Annica bu! Yakamızı bırakmadı.

Gelen cevapla 😳 şok oldum.

O zaman aynı saatte çocukları alayım. Sen rahat ders çalış.✏️📃📑📄

Nasıl yani? Anlamadım dedim ve kendi kendime konuşmaya başladım. Çocuklarımı alacaksın. Çok sevdikleri kayak pistine götürüp orada üç çocukla nasıl baş edeceksin Annica? diye düşünürken mesaj olarak 👍🏻  çoktaaan ‘ok 👌🏻‘ göndermiştim.

Türk arkadaşlara yakın olmamanın eksikliğini hissederken Annica’nın  çocukların teyzesi Türk tabiriyle yarı Anne gibi davranması bulunduğumuz yerdeki en büyük konforumuzdu.

Bir de Kata var.. Gerçekten deli bunlar..

Çocukların kreşe götürülmesi imkansız olunca ikinci el bir araba almak farz olmuştu. Kerim beyin aracılığı ile bir araba sahibi olmuştum. Fakat bir dizi prosedür beni bekliyordu. Arabanın devri, muayene, Kredi kartımın olmaması sebebiyle elden para ile ödeyebileceğim bir benzin ⛽️ istasyonu bulma ihtiyacı.. vb bir takım yapılması zorunlu işler yumağı. Malın mı var derdin var diye düşünürken Kata’nın Wietnam uçuşunda attığı mesaj geldi. ‘Ben yine bir uçuştayım. İhtiyacınız olduğunda lütfen iletiniz. Gelince hallederim. Acil ise size yardımcı olacak birilerini bulmaya çalışırım.’

‘Bana ne senden’ diye geçirdim içimden.😏🤔 Türkiye’de de hep bu soru geçerdi içimden. Öyle sorularla muhattap olmuştum ki 15 Temmuzdan sonra. Ya ben akılsız olmalıydım. Ya da karşı taraf aklını kullanmıyordu. Memlekette üç çocukla sözde darbeyi izlemiştim. Bir kaç ay sokaklarda İnsanların naralar atıp kan, bedel istediklerine şahit olmuştum. Akrabalarım, yakın çevredeki İnsanlar şahsıma yönelik sorular sordukça bunalıyordum.

O günler aklıma geldi şimdi de Kata yakamı bırakmıyordu.

Sevgili arkadaşımla geldiğinde önce bir benzin ⛽️ istasyonuna gittik. Pompacı aradı gözlerim. Burada çaycı ve turnikelerden geçerken güvenlikçi olmadığı gibi pompacıda yoktu. Kendimiz depoyu doldurduk ve büfeden ödemeyi yapıp ayrıldık. Aradan geçen bir vakit sonra Kata tüm
 araştırmaları yaptı ve araba devir işleminin nerde yapıldığını öğrendi. Artık bu işte tamamdı.

Eve dönerken etrafımda dönen bu iki meleğin sadece İNSAN olduğum için verdikleri bu destek bende öğretiler yumağı olarak kaldı.

Evlatlarıma bırakacağım en güzel mirasın ismini keşfettim. Egoistleşmeden kendinle rahat yüzleşmenin sırrı;


İnsanca yaşa
İnsanca yaşat