31 Aralık 2017 Pazar

Büyük Çaresizliğimiz

Üç aydır boş olan yan odaya beş aylık oğlu ile Uygur bir kadın yerleşti.  Yan oda da ikamet edenlerin en önemli özelliği gelenlerin Türkçe biliyor olmaları. Bir önceki Afgan komşum da Türkçe biliyordu. Şimdilerde kampta Türkçe muhabbet edebilecek iki üç kişi varız.🤔

Cemile diğer kampta problem yaşamış. Bir kamp klasiği olan geçimsizlik halinden garibim de nasibini almış. ‘Kaldığım kampta ne Türk ne Uygur kimse yoktu’ diyor. Halbuki Cemile Türkiye’den önce Arabistan’da kaldığı için çok iyi Arapça biliyor. Etraf Arap kökenli İnsan kaynarken ve herkes dilde müpmüslüman iken anlaşamamış.

Tam bir komşuluk atmosferindeyiz. İlk zamanlar yalnızlık çekmesin diye ne yiyorsak götürüyorum. İkinci hafta ise sorma gitsin. Onlar da yiyorsak biz de çay içiyoruz. Kültürlerimiz çok benzerlik gösteriyor. Eli hamurdan hiç çıkmıyor..

Bütün akrabaları Çin’de mahpus hayatı yaşıyor. Eşinin hangi ülkede olduğunu şimdilik söylemiyor, söyleyemiyor.. Hele oğlu.. Hele oğlu.. Annesinden başka bir kucakta etini sıkmışsın gibi basbas  bağırarak ağlıyor.. Gariban kampta doğmuş.. Baba bulunduğu ülkeden çıkıp gelemiyor.. Yavrucağın ağlamaları yüreğimizi dağlıyor. Cemile benim ahvalime ben de onunkine dertleniyorum.

Uygur komşum bir Türkiye sevdalısı. Zaten ben kampta kalıp, Türkiye’yi sevmeyen bir kişi görmedim. Bir başkadır benim memleketim..🇹🇷🇹🇷🇹🇷 Komşumun çok tanıdığı var İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde. Hatta evi de var.. Şaşırıyor muyum 😳 Hayırr. Güzel ülkemden herkes ev alabilir. Herkes Türkiye’de kalabilir. Ben ve benim gibiler hariç.. Peki bu kadar seviyordun, rahatın da yerindeydi. ‘Neden geldin Cemile Evropaya? Avrupa’nın sana vadettiği ama Türkiye’nin sana veremediği ne idi?’ Anlatıyor; Tüm akrabaları güzel ülkeme taşınmış. İş bile kurmuşlar.. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra akrabalarını Çin Hükümetine vermiş Türkiye.



İşte tam burada Türkiye transfer geçişi ile Yunanistan sınır kapılarında bekleyen yüzbin masum Müslüman halk geliyor aklıma.

Öz vatanında parya yaşayan arkadaşlarımın yaşadıkları bir yana...

Dünyada Müslüman toplulukların Zulümden kurtuluşu adına söylemin ötesine geçmeyen ve kılını kıpırdatmayan sureti Hakk’tan Müslüman Liderler var.

Fillerin tepindiği yerde çim gibi ezilen masum Müslüman Halklar..




20 Aralık 2017 Çarşamba

Öksüz Emrah!

Üçüncü yazı olacak Emrah hanımla ilgili..

Unutmadınız değil mi. Onunki de mazlum hikayesi, mağdur hikayesi, mahzun hikayesi..

Anlatıvereyim..

Emrah ve ablası öksüz büyümüş. Onbir yaşında annelerini kaybetmişler. Üstadın talebesi olan Astsubay babası, Kuran Kursunda ahlaki değerleri öğrenecekleri bir eğitimle taçlandırmış kızlarını.

Emrah hanımın ablası Pakistan’da. Geçtiğimiz dönemlerde eşi ve kendisi Türk kolejı çalışanı idi. Şimdiler de ise Pakistan’da kurabiye, börek, kek yapıp pazarda satmak suretiyle mutfak masraflarını çıkarmaya çalışıyor. Pasaport süreleri dolduğu ve UN verilen hiç bir dilekçeye cevap vermediği için ülkede can güvenlikleri olmamasına rağmen kalıyorlar..

Emrah hanıma gelince...

Çocuklarına hasret annelerden biri Emrah. Çocuk hasretiyle yanıyor.. Üç oğlu var. Terör örgütü üyeliğinden bir buçuk yıldır cezaevinde. En küçük oğlu cezaevine girdiğinde 2 yaşında işi. Şimdi 3,5 yaşlarında. Kapalı görüşlerde annemin kucağında oturacağım annemi öpeceğim diye ağlayan çocuğu hatırladınız mı? Bir sonraki görüş günü o küçüğü getirmediklerinde Emrah göremeyince baygınlık geçiriyor. Ayıldığında ise ilk ‘oğluma ne oldu’ diye soruyor.

Oğlun iyi Emrah. Annesine ve babasına hasret olmasının dışında oğlun iyi. Biz de iyiyiz be kardeşim! Ama sen iyi değilsin..

Emrah çok hasta ve gittikçe ilerleyen hastalıkları var. Doğum sonrası nükseden iltihap tedavisi yarım kaldı. Bir yıldır menepozda. Kadın hastalıkları tedavisi göremiyor. Emrah’ın göz rahatsızlığı ise gittikçe ilerledi. Retina yırtılması nedeni ile doktor hiç göremeyeceğini söylüyor. Zaten ara ara yaşadığı strese bağlı görme kaybı yaşıyor.

Ben ise Emrah için el açıyorum. Çocuklarla her gece dua ediyoruz.
Belki yetkili bir kişi sesimize ses verir.
Emrah Öksüzdür bilin diye yazıyorum, yazıyorum..

Kısacık Özetledim Ahvali

Uyumasak.
Hiç uyumasak..
Hiçbirimiz uyumasak...

Türkiye’de;

Hakimler; hasta insanların tutukluluğunun devamına ... diye devam eden kara kararlar alırken..

İşkence sümen altı edilirken
Hiç kimse yaşananları bilmezken, anlamazken..

Uykusuz kalsak.

Televizyonlara çıkıp ‘asalım keselim’ diye cellat tellallığı yapan sözüm ona Gazeteciler, üstüne bir de ‘bir kaçına suikast girişimde bulunmak lazım’ söylemiyle alttan alta halkı bir soykırıma alıştırıp faşizmi mübahlaştırırken..

Reza iğrenç tezgahını anlatıp tel tel dökülürken. Hala büyük resmî görmemekte ısrar edenler.. Evlerinde bir tane dahi silah çıkmayan 🤔 masum insanlardan oluştuğu iddia edilen terör örgütüne inanan, aklını şeytana yem etmiş yurdum insanı varken..

Uykularımızın canına okusak olmaz mı?

Kampta 35 aile var. Üç aile dışında geri kalanlar Müslüman.. Hepsi kendi ülkesindeki diktatör yüzünden  yerinden, yurdundan, hayatından vazgeçmek zorunda kalmış.

Hal böyle olunca aklımı ve ruhumu sadece bir soru kemiriyor. Müslümanlar neden bu durumda?

Aylardır misafiri olduğum Kamptan ayrılmamıza günler kala bu soruya vereceğim tek bir cevabım var artık!

Uyudukları İçin.

Müslümanlar çok uyuduklarından, düşmanları ise oyun/tuzak kurmak için uyumadıklarıdan.

Darbeyi ben mi yaptım? Sorusunun muhatabı ben isem, cevaba da etkim olmalı değil mi?

Evet. Darbe yapanlar büyük tuzak kurdular. Buna şahit olmama rağmen, hala uyanık kalamıyor, bana düşeni göremiyor ve aksiyoner davranamıyorsam, dünyadaki tüm zulümlüler için ADALETİ haykırmıyorsam..

Canına okumadığımız uyku birgün canımıza kastedecektir.

Vesselam..




28 Kasım 2017 Salı

Kilisede Bir Cuma. Şükür Vakti..

Sevgili günlük. Yıl bitiyor.. Bir Cuma günü Kiliseden bildiriyorum.

Haftalar öncesinden kilise yetkililerine Türkiye’de yaşanan zulümden bahsetmiştim. Sonrasında #668Bebek için ne yapabiliriz başlıklı bir toplantı yaptık. 24 Kasım Çocuk Hakları Gününü kutlayacakları bir etkinlikten bahsedip ‘Sizi buraya davet edelim. Stant açarsınız’ dediler. Allah’ın hikmeti bu etkinliğin ismi ‘balon şenliği’ idi. Çocuklar için türlü türlü aktivitelerin olacağı kilisede renkli renkli balonlar dağıtılacağı bir etkinlikti. Hemenn yerel dili olan bir kaç Türk arkadaşa haber verdim. Gelmelerini istedim. Biz o gün neler yapabiliriz telefonda detayları konuştuk.

Türk arkadaşlarım öncesinde 📞 la arayıp müsait olamayıp, gelemeyeceklerini söyleyince, kamp tarafından tanıştırıldığım arkadaşım Linda ile irtibata geçerek yanımda olup olamayacağını sordum. Memnuniyetle geleceğini ve yapabileceğim başka birşey var mı diye sordu. İngilizce  metnimizi yerel dili kullanarak o gün anlatabilir misin? sorusuna cevap iki saat sonra geldi. Linda metni yerel dile çevirmişti. O gün bu metni anlayabileceğini yazdı. Bu kadar kısa zamanda bir çeviri göndermesi ve onun dostluğunu hissetmek benim için bir şükür vesilesiydi.🙏🏻

Arkasından kampta çalışan kilise cemaatine mensup Katherina ile görüşüp, davet ettim. Takvimine bakıp müsait olmadığını ama değişiklik yapabileceğini söyledi. Ertesi gün gelip o gün seninle olacağım dedi. Bana bir şükür kapısı daha açılmıştı.🙏🏻

Beklenen gün geldi ve çocuklarla sabah erkenden siyah balonlarımızı aldığımız gibi kilisenin yolunu tuttuk. Kapıdan girer girmez bizi Katherina karşıladı, hemen bir yol haritası çizdi. Balonlarla o ilgilendi ben ise stantın başına geçtim. Balonlarımızı uçan balona dönüştürüp bana getiriyordu.  Gözüm bir ara balonlara takıldı. Siyah balonlarımız renkli balonların içinde farklı görünüyordu. Onlar da bebekler gibi mahsundular..

Hummalı bir çalışmanın içerisine girdik. Çocukları hiç düşünmüyordum. Zira yavrular Kilise de değil de sanki oyun parkında idiler. Ahşap oyuncaklar, balonlar, atıştırmalık yiyecekler, oyuncaklar, oyun hamuru masası ve dahası kostüm giymiş çocuklarla ilgilenip onlara şarkı söyleyen bir Kuzu bile vardı.

Saat 10.00 gibi bir mesaj geldi telefonuma. Bir haftadır beklediğim dişçi randevum tam yarım saat sonrasına verilmişti. O anda elim ayağıma dolaştı. Katherina’ya mesajı okuttum. Biraz düşündükten sonra arabası ile beni götürebileceğini söyledi. Çocukları Linda’ya teslim edip arabasına oturduğumda saat 10:20 idi. Beni dişçiye bıraktı ve 11:00 de almaya geleceğini söyledi. Tam randevu saatinde içeriye çağırıldım. Yaklaşık iki aydır sıkıntı çektiğim kırılmış dişimin röntgeni aynı koltukta çekildi. Uyuşturulup dolgu yapıldı. Bu arada tam Cuma vaktinin etkisiyle olsa gerek içimden bildiğim tüm duaları ediyordum 🤔🙃 Yaşadıklarım karşısında tam yarım saat ağzım açık kalmıştı.😫 Bittiğinde canına yandığım ülkemde röntgen için alt kata in. Dolgu için tekrar randevu al. Üç hafta sonra gittiğin hastanede saatin gelmesine rağmen senden önceki üç kişiyi beklediğimiz seramoni haline dönen işleyişi düşündüm. İnsan olarak Avrupa’da gördüğüm bu muamele için şükrettim.🙏🏻

Saat 11:00 de kapıdan çıktığımda Katherina’da arabasıyla bana doğru geliyordu. Kiliseye yürekten bağlı bu Kadınla yol boyu teşekkür ettik. Thank you very much God. Teşekkür ederim Allah’ım.

Arabadan inip kiliseye doğru ilerlerken müslüman ahlakı ile çepeçevrelenmiş bu insanların inandığı Tanrı ile bizim inandığımız Allah arasında çizgi kadar fark olmadığını düşündüm. 12:00 gibi program bitti. Herkes gittikten sonra çocuklar oyun alanında boyama yaparken abdest alıp namazımı kıldım. Namaz sonrası seccademe bir şükür bıraktım.🙏🏻

Ne dersiniz?  Kilisede istediği gibi ibadetini yapan ben, Katherina ile İstanbul’da bir camide buluşsak istediği gibi ibadet etmesi için bir yer gösterebilir miydim?

23 Kasım 2017 Perşembe

Acısıyla Tatlısıyla 3*3=9 Çocuğun Hikayesi..


Ege sularında kaybettim kendimi. Bedenim bir türlü kıyıya vurmuyor.

Kötülüğün sıradanlaştığı şu yalan dünyada neler oluyor neler.. Rana, eşinin mahkemesi sonrası almış olduğu, tutukluluğa devam kararı haberi üzerine hastaneye kaldırılıyor. Girdiği yoğun bakımdan çıkamıyor ve üç çocuğu yetim kalıyor.

Üç çocuk yetim kalırken, üç çocuk sularda can veriyor.
Maden ailesine yaşama hakkı verilmiyor. Defalarca evine baskın yapılıyor. Son çare meçhul bir yolculuğa çıkıyorlar. Devamı malumunuz. İnsanlığımız kıyıya vuruyor..

Aynı saatlerde kamp görevlileri bir zarf getiriyor.
İçinde oturuma hak kazandınız müjdesi..
Bu haberle üç çocuk Avrupa’da yaşama hakkı kazanıyor.

Babasının ölümünden bir gün sonra, düğünü olan yeni gelin gibiyim.
Tuzlu ile tatlı, acı ile ekşiyi aynı anda mideye indiren bir görgüsüz bünyesine nasıl kasteder? Öyle kastediyor tüm hücrelerime bu güzel haber. Griye dönüyor düşüncelerim. Zalime biat etmemenin bedeli kimine güzel bir haberken, kimine canmış meğer diye düşünüp derinlere dalıyorum..

Bu dakikadan sonra ne acı misafir ediyor sofrasına beni, ne ümid selam ediyor..
Yapayalnız kalmak değil benimki. Ipıssız kalıyorum. Dizlerimi dizlerine değdirmek istiyorum Hz. Rabiyatül Adeviye RA gibi. Duanın dizlerinden, fermanıma fer arıyorum.

Ya Rabb..

Şehit edilirdi Hüseyinler Kerbela’da.
Bizim Hüseyinlerimiz sularda can veriyor.
Dertli acizler iki büklüm duada ,
Katından bir ferec, bir mahrec bekliyor.

18 Kasım 2017 Cumartesi

Canına Yandığım Süreç

Bit artık!

Bit de bi rahat uyuyalım. Rüyamda takipçi sayısı İki buçuk milyonu bulan bir sosyal medya hesabı mağduriyetlerle ilgili paylaşımlarda bulunuyordu, İçten içe diyorum. Nasıl yani? Hem mağdura sahip çıkıyor hem takipçi sayısı çokkkk yüksek🤔

Uyku ile uyanıklık arası değil tam dibindeyim rüyanın😴 ama neylersin ki gözümden akan yaşlara rağmen yazıyorum..

Dün bana Sümeyra yazdı. Dın dın mesaj sesleri geliyor. Tammm o sırada; kampta çok iyi temizlik yaptığım için ödül olarak verilen biletleri kullanmak üzere, üç tekerlekli emektar bisikletimle yollarda adres arıyoruz. Kasalı bisikletimde Yaklaşık 💯 kilo üç çocuk yüküm var💪🏻 Ah bi de şu yokuşlar olmasa. Kanter içinde kalmayacağım.

Adresi bulduk içeri girdik.. Kocaman bir şişme havuz içinde toplar, kaydıraklar.. Sadece bununla sınırlı değil elektronik oyuncaklar da var. At bir Euro çalışsın cinsinden. Girişte ödeme yaptığından düğmesine basman yeterli ama bize ücretsiz. Çünkü annemiz çok temiz. Yihuuuuuvvv. Çocuklar bayram ediyor. İçeri girer girmez koşuyorlar. Ben bi rahatlıyorum. Oturduğumda Sümeyranın mesajını okuyorum..

Abla dayanamıyorum artık.
Eşimin cezası onandı. eşim gelecek derken ümitlerim suya düştü.
Evi kapatıyorum kirayı ödeyemiyorum.


Hemen arıyorum. Paramparça olmuş yüreği param kalmadı diyemiyor. Laf arasında öğreniyorum durumu.. İş bulamadığından oğlunu dört aydır babasını görmeye götüremediğiden bahsediyor..
Güçlendiremeye yönelik konuşuyorum. Az biraz rahatlıyor. Telefon kapandığında sanki tüm enerjimi ona yollamışım gibi fersiz kalıyorum..

Eş dost bir iki görüşme ile iki çocuklu Sümeyra İçin aylık 500TL gönderme işini hallediyoruz.

Aynı saatlerde Syn Bülent Arınç beyin mektubuna göz gezdiriyorum.😏

Hacı Mustafa Türk Amcanın ve Nuriye’nin de tutukluluğuna hükmediyor kendilerine hakim olmayan  başkalarının buyruğu altındaki HAKİMler..

Zaman gösteriyor ki;

Sabırlı olmalıyız. Hepimizin canı çok yanıyor. Allah’ın cc muradını bilmiyoruz..

Esbaba tevessül, Allah’a tevekkül, Kader rıza..

..bekliyoruz.



13 Kasım 2017 Pazartesi

Çok mu Önemli! Kamp Kapanıyor..

Yazmalıyım diye sıçrıyorum..

..gözümden uyku akıyor. Hırsla direniyorum uykuya ve artık gözünden hırs akıyor. Bak nasıl da değişti. Uykuya veda ediyorum. Halbuki ki uyku her sabah yeniden başlamak ve tazelenmek için gerekli değil mi? Evet öyle. Kesinlikle öyle ama düşünmeden edemiyorum. Yazmalıyım..

Bugün bilgilendirme (info) vardı. Her hafta bir saat kadar oluyor. Her bilgilendirmeye farklı diller için çevirmen geliyor. Bu toplantının en iyi tarafı derdinizi anlayacağına inandığınız birinin, derdinizi yetkiliye iletebiliyor olması..

Başladık; Temizlik ilk konu;

İlk olmasının yanında en önemli özelliği yönetimin yönetemediği bir konu olması! Çalışanlar kimseyi temizlik için zorlamıyor. Göçmenler de yan gelip yatmaya alıştıklarından olsa gerek temizlik günlerin de iş yapmaya yanaşmıyorlar.

Bu konu yüzünden kavga eden de gördüm. Ben misal barut fıçısı gibi dolanan da.. Ortamın nezaheti ve nezaketsizliğinden! patlamaya hazır bomba gibi gezen insanlar oluyor etrafta.

İkinci konu; size bir şey imzalatmak isterlerse imzalamayın. Dolandırılmayın, kefil olmayın vs..

Üçüncü konu çocuklar; Okuldan bir kağıt gelir ve anlamaz iseniz ofise uğrayın yardımcı olalım...

Dördüncü konu; Haftanın etkinlikleri cimnastik, dil kursu, konuşma etkinlikleri vs...

Beşinci konu; hastalık. İşte bu konuya hasta oluyorum🤕🤧🤒😷

Hastalandığınızda hemen hastaneye sevkedilmeyeceğimiz hatırlatılıyor. Burda sizi önce hemşire görüyor. Gerekli görürse size bir randevu ayarlıyor. Bir, iki hafta sürebiliyor randevunuzun gelmesi. O zamana kadar iyileşmiş oluyorsunuz zaten. Gribal enfeksiyonlara karşı marketler hazır. Özel reyonlar var. Durumuna göre takviye edici ilaçları alabilirsiniz. Türkiye gibi ‘Doktor Hn/Bey şuram ağrıyor’ diyemiyorsunuz. Antibiyotik için mikropların sizi çepeçevre kuşatmış olması gerekiyor.. Burada Diş için hemşireye gitmeyen yoktur sanırım. Önce size ağrı kesici verip gönderiyorlar. Baktınız ki başa çıkamıyorsunuz, tekrar tekrar hemşirenin kapısını aşındırmanız durumunda bir randevu koparabiliyorsunuz.

‘Sorusu olan?’ diyor yetkili.. Herkes artık o kadar bıkmış ki buradaki rutinlikten soru yok.. Her haftanın fiks konuları bunlar..

Altıncı konu için üst düzey bir yetkili geliyor. Hem cinsim bir bayan. Bu ülke de Çalışanlar arasında yüzde 80 kadınları görüyorsunuz. Bu kadın tavırlarıyla beni yüreklendiriyor.. Her gördüğü yerde Selam vermeden geçmeyen Müdire hanım söze başlıyor;

Kampımız ⛺️ kapanıyor..
Mart sonunda kapanacağını söylüyor. Herkesi farklı kamplara yerleştirecekler. Ülke genelinde 20 kamp kapatılacağı bilgisini veriyor. O zaman kadar durumunuz netleşebilir diye ilave ediyorlar..

Bilgilendirme bitiyor..

Derin düşüncelere dalıyorum. Zaten alışmadığım ve alışmak istemediğim bu yerin iyi ve kötü özellikleri sıralanıyor zihnimde. Çok üstünde durmasamda, çıkarsamalara başlıyorum çoktan..

Son noktayı “Allah Kerim” diyerek koyuyorum. Zihnim başka şeylerle çok meşgul bu aralar. Nazi Almanya’sında kamplarda kalmış, Yahudi asıllı bir hanımefendi ‘Hannah Arendt’ le konuşuyorum günlerdir.. Kötülüğün Sıradanlığını öğrenmek için talebesi olmaya yöneliyorum.

Malum #668Bebek için yapılacakları yaptık. Kapanmaması gereken O sayfayı kapatmakla birlikte bilgelik arayışım başladı.

Size de sorayım?

Sahi sizce değil politik söz söyleyicilerin, mahallenizdeki bakkalın bile sizi ihbar ettiği yerde, ‘kötülük neden bu kadar sıradanlaştı?’

Bileniniz var mı?

7 Kasım 2017 Salı

Vefalı bir Adam DUA istiyor.

Çare arayan biri...

En önemli özelliği ise vefası.. Tabi ki sımsıkı bağlı olduğu değerlerine olan vefası. Ama ben bugün, onun bir Afrika ülkesinden Avrupa ülkesine vize ve pasaportu ile her prosedüre uygun bir şekilde çıkışından bahsetmeyeceğim. Dubai aktarmalı yolculuğunda alıkonulup 15 saat havaalanında bekletildiğinden de. En sonunda yalvar yakar “Türkiye’ye bizi emanet etmeyin hapse atarlar” görüşmeleri yaptığından ve bir yetkilinin insafa gelip

“Emir büyük yerden. Sadece geldiğin Afrika ülkesine seni geri gönderebilirim” dediğinden de bahsetmeyeceğim. Yıllarca öğretmenlik yapmış bu adamın döndüğünde, bir bavulundan başka bişeyi olmadığından ve artık kasaplık yapmak zorunda kalmasından da bahsetmeyeceğim.

Bahsedeceğimi şey; havaalanındaki 15 saatlik bekleyişte, hanımına dönüp “Sakın isyan etme. Kazanma kuşağında kaybederiz” deyip eşini teskin etmesi..


Ve bir başka önemli durumdan, yolladığı mesajdan bahsedeceğim.

Dün akşam bu davasına vefalı adam eşinin başından bana şunları yazdı.

Eşim şuan yoğun bakımda abla dua buyurun inşallah.

Ağzı dualı piri fani insanlara bu ricami iletir misiniz duaya çok ihtiyacımız var.

Epilepsi teşhisi konuldu sık sık epilepsi nöbetleri geçirdi dilini ısırdı dili şişti boğazı kapandı, yoğun bakımda dün geceden beri. Okuyabilenler 11 fatiha okuyabilse abla


Debelendim.. 
Tüm dostlara yolladım. Herkeslerden yardım istedim.. 

Ama yapabileceğin daha çok şey var. Lütfen rtweet ile yayalım. Herkes 11 Fatiha okusun. Vefasızların çağında biz de Vefasızlığa yenik düşmeyelim.

Deli Saçması bir Hayat.. Ye İç Yat!

Bugün bir yaşındaki oğluyla Havva’yı da aldılar. Önüne iki oğlu var,.4 yaşındaki oğlu ise Annesiz kaldı..

Kendime kızıyorum kendime..

Kamptasın işte kapat artık Twitter’ı. Sana sığındığın ülke tarafından aylık verilen ücreti de gönlünce ye. Baktın bitmiyor.. Biriktir.

Senin gibi Evropaya gelen Nazik Türkleri örnek alıp, ev tutsana kendine. Tuvaleti bahane et. Çocukları öne sür. Ne direniyorsun Kadın..

Hem sanane 668 bebekten. Analarıyla birlikte değiller mi? Üşüyorlarsa daha fazla giyinirler. Halledilir yani. Takma kafana..

Hem bak 17.000 Kadın ve 668 Bebek için onlarca ülkede eylem yapıldı. Bi rahatla artık.

Neden tutturuyorsun imza da imza diye. İmza kampanyası 100.000 olunca ne olacak ki!

Bi de etiket çıkardın şimdi. Hayır anlamıyorum ki  #Standup4HumanRights ve #668Babies birlikte tweetlenince etkisi ne olacak?

Birleşmiş Milletlerin gündemine girmesi bu kadar önemli değil. Sonuçta her ülkede bir saat boyunca anlatıldı . Foto, video vs.. Bunlar yeter bence. Şıp diye çıkarırlar şimdi bebekleri ben sana söyleyim relaxx. Rahat ol.


....
Böyle başlıyor hergün serüven; önce kendi kendime konuşuyorum. Kesmiyor tabi, yalnız başına deli saçması konuşmalar..  çimdik atmalar, yanağa bir tokat aşkedip kendine gel kadın demeler..

Aslında kendimle yüzleşiyorum. Frenliyorum kendimi, bi kendime geliyorum..

Sonra başka bir Kadın çıka geliyor, ağzında sakız cak cak çiğniyor. Elinde hamur yoğuruyor da yoğuruyor.. Atışıyoruz, tutuşuyoruz ve laflar uçuşuyor havada; ‘hadi be ordan, sen ne anlarsın..’ diyerek çıkışıyorum... derken puffff elinin hamuruyla o da terk ediyor beni..

Bu sefer ne olsa beğenirsiniz?
Uykum geliyor uykumm.. 😴😴 Gün içinde çocuklarla ilgilenirken biraz yoruluyorum. Biraz da psikolojinin gidikliğinden olsa gerek mütemadiyen uyuma isteğim var.. İnadına ayık durma çabası da cabası.


Gelelim son durağa..

Kendime Ayna tuttuğum son duraktayım..

el açmadan Rahman’ın kapısına varıyorum. Tık tık tık.... Kapı açılıyor mu? Giriyor muyum meçhul.. Kapıya varır varmaz başlıyor içten içe anlatmalar.. ‘Bugün Havva yı aldılar. Büyük oğlunu alamadı. Küçükle koğuşta. Üşüyor mu? Üşümeseler olur mu? Yavrucak ne halde acaba? Küçük annesiyle de, büyük annesiz ne yapacak, nasıl başeder? ...’

Ufaktan bir ağlama ile az biraz rahatlıyorum. Nisyan deryası giriyor devreye. Bir yüzüyorum, bir yüzüyorum. Sahilden uzaklaştıkça özgürleşiyorum. Kaçtım ben o dertten artık.. hem de bütün dertlerden. Kuşbakışı bir mesafedeyim artık..

Vakit iftar. Yemek hazır.. İlham kaynağım 35 kiloya düşüp artık yürüyemeyen Nuriye ve Semih’e hergün niyetimi nihayetlendirirken dua ediyorum.

Affet 🕊
Affet ki bitsin.
Kurtar kurtar ki zulmü bitsin..🙏🏻


4 Kasım 2017 Cumartesi

İyi ki varsın GYV


Bugün bir kez daha aynı heyecanı yaşadım. Malumunuz geçen hafta bugün Akıncı Eda’sında ve çocuklar gibi şendik.

-10 derece soğukta üç çocuğumla beraber siyah balon ve broşür dağıtıp ülkemin getirildiği oha! lde #668bebeğe düşen payı Evropa vatandaşlarına anlatıyorduk.

Kar yağan Başkente üç gün önce gelmiştik. Çocuklarla kamptan ayrılırken sıcak bir yuvada üç beş gün misafir olma heyecanındaydık. Bir saatlik yol katettik. 7 çocuklu bir aile olan Tuğba teyzelerin evine Perşembe günü arabamız savrula savrula vardık. İçimiz dışımıza çıkmak üzereyken neyse ki yolculuk  bitti. Ev çocuk yurduna döndü tabi. Hane halkı sayısına ciddi katkı sağlayarak 10 küçük 👫👭👬👫👭 3 büyük 💆🏼👩🏻👨🏻  kendi evimizmiş gibi yaşamaya başladık.

Ne gündü be.. Helal olsun bize.. Hazırlıklar bir ay öncesinden başlamıştı. Organik bir insiyatif grubu kurmuştuk ve üpünlü insanlarla yola çıkacaktık. Ulaşabildiğimiz herkese yazarak projeyi anlattık. Genelde dönüş alamadık. 🙃

Balonlar sipariş ettik.. Üzerinde #668Bebek yazan siyah balonlar. Hem üzüntü hem birşeyler yapıyor olmanın erdemi vardı bizde.. Son hafta bu üpünlülerle ortak bir video hazırlayıp voleyi vuracaktık. Anaammm o da ne! Biz bir video planları yaparken, Allah bize binler video hazırlayan dostlar nasip etmesin mi? Gel de sevme kardeşlerini.. Ne güzeldi size de güzel gelmiştir eminim.. Her gün yeni yeni videolar izlemek.. #668Bebek kağıdını eline tutuşturan herkes gönlünden ne koparsa yayınlamıştı. Dıtdırıdııııınnn.. Kerim Balcı amcanın kulakları çınlasın herkes kendi videosunun kahramanı oluvermişti.

Canlarım benim. Aynı yola başkoyduğum candan insanlar.. Kimi yavrularına video çektirmiş kimi yavrularıyla çekmişti. Kimi sanatını konuşturmuş, kimi de kelle koltukta iş yaparken ben de varım diye yüzünü göstermeden videosunu yayınlamıştı..

Bu kadar mı daha dur! Olaylar olaylar.. Herkes profil resmini değiştirdi 28 Ekime kadar..

Yetmedi bir alana bir bedava yaptık. Hem Facebook tan hesap açtık fotoları yükleyelim diye. Hem 10.000lere ulaşan imza kampanyamızı kaale almayan TC Adalet Bakanlığından, Birleşmiş Milletlere çevirdik. Hedefimiz 💯bin..

Bu kadar aksiyon sonrası pek tabii kocaman bir boşluğa düştüm. Afyon’da 5 küçücük yürek daha Anneleriyle hapishaneye gönderildi.. Zulmün hız kesmediği kapkara günlerde sürdürülebilir ve sonuç odaklı bir eylem olmalıydı bu etkinlik.. GYV önderliğinde Amerika’da 15 eyalette #668Bebek için eylem yapıldığını görünce düştüğüm kuyudan bir yenihamle 😉 ile irademin hakkını vererek çıkmış oldum.💪🏻

Bu kadar mı!hayırrrrr, bir daha ki ay Amnesty ile yapılacak etkinliğin bende uyandırdığı heyecanı zannederim es geçmeden yazıyor olacağım.

Sevgili hatıra defterim beni yazmamaya mahkum etme olur mu bi daha!

Çağır kendine.. arada bir dürt..

🙏🏻Beni kardeşlerimin derdiyle dertleneceğim derken umutsuz ve ufuksuz bırakma..

Çaresizliğimize çare ver..

ve lütfen artık.

Lutfet..






27 Ekim 2017 Cuma

BASIN BİLDİRİSİ


Ocak 2017, sıradan soğuk birgün. Beş çocuk annesi Nagehan Gökçek, Sincan cezaevine kocası Abdullah’ı ziyarete gider. Cezaevine girdiğinde gözaltına alınır. Çocukları arabada saatlerce yalnız başına kalırlar. Cezaevinin park alanında çekilen bir videoda kardeşlerden biri arabanın kapısını açıp ağlayan kardeşlerini gösterir.Gözyaşları içinde ”Biz beş kardeşiz, yalnız başımıza kaldık. Kardeşlerimden birisi engelli. Ben bu insanları Allaha havale ediyorum.” der. Kardeşlerden birisi Down sendromu. Gecenin geç saatlerinde akrabaları gelip çocukları cezaevinin park yerindeki soğuk arabadan alır.

Ağustos 2017 sonu itibariyle Türkiye genelindeki  cezaevlerinde annesiyle beraber kalan  altı yaşından küçük çocuk sayısı 668. Anne ve babaları hizmet hareketiyle bağlantılı olma suçlamasıyla işlerinden atıldı , gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu çocuklardan 149 u bir yaşından küçük bebekler.

Türkiyede ve dünya üzerinde Türk topluluklarında bugün aileler rahatsız edici bir gerçekle karşı karşıya. Binlerce çocuğun hayatı doğdukları ailelerin hizmet hareketiyle bağlantıları olması dolayısı ile paramparça edilmiş durumda.

Eğer bu saldırılara ülke ve dünya genelinde hemen bir son verilmezse, yüzbinlerce korumasız ve bir çok şeyden mahrum çoçuğun geleceği kararacak. Böylece toplumun geleceği karartılacak. Bu ailelere karşı yapılan  ayrımcılık ve şiddet , cocukların eğitim ve diğer temel haklarınının kısıtlanmasının yanı sıra güzel bir hayat kurma ve topluma katkıda bulunma haklarınıda ellerinden alıyor.

Yasadışı bu uygulamalar hiç bir gerçek bilgi ve belgeye dayanmıyor. Yapılanlara, Politik meseleler ve sıkı yönetim sebep gösteriliyor. Bu haksızlıklara ve ayrımcılıklara son verilmesi ve yüzbinlerce çocuğun haklarının çiğnenmemesi  çok önemli.

Çocukların fiziksel ve zihinsel olarak ihtiyaçlarını karşılayacak normal bir yaşam standardına sahip olma hakları ellerinden alınmamalı. Devlet bu ihtiyaçları karşılayamayan (özelliklede yiyeyecek,giyecek ve barınma) ailelere veya koruyucu ailelere yardım etmeli.
Adalet bakanlığının resmi kayıtlarına göre, cezaevlerindeki  yedi yaşından daha küçük olan ve anneleriyle kalan 668 çocuğun durumları hakkında endişe duyuyoruz. Tahminlere göre bu çocukların 149 tanesi bir yaşının altında, 140 tanesi bir yaşında, 124 tanesi iki yaşında, 117 tanesi üç yaşında , 77 tanesi dört yaşında , 44 tanesi beş yaşında , 6 tanesi altı yaşında ve kalan 11 tanesinin yaşı bilinmiyor, adalet bakanlığının açıklamasına göre  cezaevlerinde anneleriyle kalan çocukların 344 tanesi erkek ve 324 tanesi kız.

Bugün 28 Ekim, ve biz bu yapılan haksızlıkların ve cadı avının  artık son bulması ve çocuklarımızın sevgi,barış ve hayat dolu bir dünyada yaşaması için elimizden geleni yapmaya hazırız. 

Desteğiniz için teşekkür ederiz

Broşür



9 Ekim 2017 Pazartesi

#668BebekHapiste(Video)


Hastaneden Hapishaneye 668 Bebek

15 Temmuz 2016 Türk tarihine, kapkara bir gün olarak geçecekti. Türkiye o gece bir darbe denemesi yaşadı. İlk açıklama ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğandan gelmişti, suçluları darbe girişimi bulmuş F.. denilen bir örgütten bahsetmişti. Aynı gece halkı sokağa çıkmaya davet etmişti. O gece 248 insanımız ölmüş 2196 kişi de yaralanmıştı. Dünya çapında hizmet veren Ilımlı islamı temsil eden ve yaptıkları işler ve söylemleri ile radikal olmayan ve dünyanın 170 ülkesinde kabul görüp okullar açmış bu hareketin bir terör örgütü olarak isimlendirilmesi ülkemdeki insanları şaşırtmamıştı. Hele darbe girişiminden sonra hayatı kararanların sayısı tüyler ürperticiydi 50.000 tutuklu ve 111.000 ihraç. Bu kadar insanın mahkum edilmesine sessiz kalınması ayrı bir sorundu. Hükümetin icraatlarına muhalif olan her kesimden insan sırasını bekliyordu.

Çelişkilerle dolu geçen darbe girişiminden sonra hayatı altüst olmayan insan sayısı çok azdı.

Zulümden kurtulabilmek için onbinlerce aile tüm hayatını bırakıp Yurtdışına çıktı/çıkmak zorunda kaldı. İltica etti. Kimine göre sürgün, kimine göre hicret hayatıydı bu çıkış. Amma hicret edenlerin tek derdi var. Sosyal medyada ses getirecek bir etkinliklerle mağduriyetleri dünya basınına duyurmak. Tüm ülkelerde mağduriyetleri anlatma adına, aynı gün ve aynı saat diliminde etrafımıza toplayacağımız ne kadar insan varsa bir saatliğine yürüyoruz. 668 Bebek doğar doğmaz hastaneden hapishaneye alındı. İlk etkinliğimiz bebekli anneler için olacak. Hastaneden Hapishaneye.. Etkinlik her şehrin önemli meydanında son bulacak.



Tarih: 28 Ekim Pazar Newyork saatiyle 10:00 da herkes bulunduğu ülkede ne kadar insana haber verebiliyorsa çoluk çocuk merkeze yürüyecek.


Hastaneden Hapishaneye

Biz yürürken neler olacak?

1. Hepimizin elinde emzikler olacak.

2. Ellerimizle hazırladığımız gayet mütevazi pankartlarla foto ve video paylaşacağız Twitter'dan. Aynı anda hashtag ile destek verilecek.


*#668Bebek


*#TheCoupVictims

Aynı etiketle Twitler atacağız ve videolar paylaşacağız.





Bol etkinlikli günlerde buluşmak ümidiyle..

Etkinlik için A5 boyutunda Broşür













8 Ekim 2017 Pazar

Nuh'un Gemisine Davet (Hadiseleri Doğru Okumak)


Konya ilinde 1,5 milyon metrekarelik Türkiye’nin en büyük cezaevi inşa ediliyor. Ohal kampsamında atanan Konya Cumhuriyet Başsavcısı Bestami Tezcan; Yurt genelinde devam eden Sözde darbe soruşturmalarında en başarılı ilin Konya olduğunu söylüyor.

Bu bilgiler ışığında soruyorum; zamanında talebeye yardım olsun diye mantı büktünüz diye Konya ilinde alınmanız mümkün mü?

Gelelim Pakistan meselesine..

Zamanında Pakistan’dan çıkılabilir miydi? Öğretmenlik yapan arkadaşlar ve ailelerini ayrı tutarak düşünelim. İdari kadrodasınız, büyük resmî görmek için toplantılarda sizi muhatap alıyorlar. Olayın vehametini enine boyuna tartışıyorsunuz. Bu tartışmalar sürerken önce evlatlarınızı okumaları için farklı bir ülkeye gönderiyorsunuz. Sonra amiyane tabirle ifade edeceğim; sizin topun ağzında olduğunuzu söyleyen akil insanlar tarafından çıkmanız gerektiğine hükmediyorlar.. Hazır pasaport ve vize probleminiz yokken size takdir edilen ülkeye geçiveriyorsunuz.

Aradan vakit geçiyor. Haberler çok iyi değil artık.. Çember daralıyor farkediyorsunuz. Hatta velilerinizden sizleri uyaranlar oluyor. Bazı öğretmen arkadaşlarınız insiyatif kullanıyor ve ülkeyi pasaport ve vize problemleri olmadığı problemin ilk zamanlarında kavli dua ediyor ‘Ya Allah’ deyip ülkeyi terkedebiliyorlar.

Siz bir yıl daha işsiz bekliyorsunuz. Bu süre zarfında gah iki aile bir evde birlikte yaşıyorsunuz, gah yeni eve geçiyorsunuz. Beklentiniz Birleşmiş Milletler kararında..





Hep içinizde bir ümit. ‘100 aile var, bize kal dediler, gerçi şu an bir işimizde yok ama çözeceklerdir. Vardır bi bildikleri’ diyorsunuz tevekkül içinde. Tedbir artık sizin elinizde değil. Sizinle aynı problem sarmalından debelenmeyen insanlardan medet ummaktan başka çareniz yok. Pasaportunuzun süresi dolalı çok oldu. Kimi arayıp dert yansanız size derman olup yeni ferman yollamıyor. Yeni hale, eski fermanla cevaplar üretiyorlar. Afganistanda savaş zamanı kalmaları söylenen hizmet erlerinden bahsediyorlar. Halbuki durum hiç birbirine benzemiyor. Akıl süzgecinden geçirdiğinizde alakasız gelse de Okçular tepesi örneği ile yüreğinizi ısıtıyorsunuz.

Aslında gelen tehlikenin farkındasınız. Birgün yurtdışına çıkan arkadaşlarınızı arıyorsunuz çaresizlikle hiç değilse kızlarımı yanınıza göndereyim sahip çıkar mısınız diyorsunuz telefonun ucundaki ses ne demek abi siz yeter ki yollayın diyor ama bunu başarmanız artık zor.

Aradan 38 gün geçiyor. Yeni taşındığınız evinizin etrafından sivil kıyafetli garip insanlar dolaşıyor, ürküyorsunuz.

..ve iki sonra bir gece. Başlarınıza çuval geçiçirerek 10 yıldır eğitim hizmeti verdiğiniz yerden eli silahlı 15 kişi tarafından derdest edilerek, kaçırılıyorsunuz..

Kaçırıldım! 12. Gün

Neredesiniz? Canınızı yakıyorlar mı? Sıcakta mı bunalıyor, soğukta mı üşüyorsunuz? Sahi artık iyi misiniz?

Yerinizi bile bilmediğimiz o karanlık yerden sizi nasıl kurtarırız? ın derdine düşüyoruz.

Siz bu haldeyken biz güvenli bölgedekiler Pakistan’daki 100 kadar aile için ne yapabiliriz? Düşünüyor, düşünüyoruz. İlgili yerlere mail kampanyaları düzenliyor ve 7 düvele nam salıyoruz. Sosyal medyada bağım bağım bağırıyoruz ‘Birleşmiş Milletler ve Pakistan Konsolosluklarına gidin, sorun, dilekçe verin’ diyoruz.




(Örnek mail; dilekçe formatı, alıcı adresler mevcut)

http://mycampmemories.blogspot.fi/2017/10/example-request-letter-for.html

Giden gidiyor, bir maille size destek olan oluyor. Anlayın artık ne olur.. Gözlerimiz daim buhurlu, hacetlerimiz ve gece dualarımız sizin için..

Hepsi bize kolay geliyor. En zor gelen ise ihtimal dahilinde bir kötü haber daha alma endişesiyle;

İradesini Hakka adanmışlık adı altında kullanmayanlar..

2 Ekim 2017 Pazartesi

Hastanedeyiz!

Allah (dünyanın neresinde olursanız olun) düşürmesin. Hastanedeyiz!

Küçük oğlan üzerinize afiyet biraz hareketli.🚶🚶Ben biraz diyorum siz anlayın..🏃🏃
Dün öğleden sonra gözümün önünde koltuktan düşüyor ve masanın kenarına sıyırmaya ramak kalmışken vuruyor. Kaçınılmaz son kaş yarılıyor.🤦🏻‍♀️💆🏻🔲

Büyük bir metanetle hemen office gidiyorum oğlan kucağımda, kanaması var. Gider gitmez sandalyeye oturuyorum çünkü takatim sıfırlanıyor. Sakinim çok sakinim, gerçekten bak. (bayıldım bayılacağım)

Görevliler önce beni teskin ediyor, hemen giyinmemi istiyorlar. 'Yanına yiyecek bişeyler al, uzun kalabilirsin. Diğer yavrulara bakacağız' diyorlar. Ben onları da almak istediğimi, hastaneye gidersem çok korkacaklarını ve bunu atlatamayacaklarını söylüyorum, kabul ediyorlar.

Üstümüzü değiştirmeden, çantamıza birer dış kıyafeti alarak kampın minibüsüne biniyoruz. 20 dk kadar gittikten sonra hastaneye ulaşıyoruz. Önce sıra numarası almalıyız. Acil ama sıraya girmemem adil değil. Sıramızı bekliyoruz. Neyse ki sıradaki biziz. Kayıt oluyoruz, işlem on dk sürüyor. Görevli yanımızda; hem özel şoförlük yaptı bize hem de refakat ediyor. 'Uzun bekleniyor buralarda, geçen sene geldiğimde 4 saat beklemiştim, rahat ol' diyor. Çocuklar her resmi kurumda olduğu gibi burada da var olan oyun köşesine geçip oyuncaklarla oynamaya başlıyorlar. Ufaklık unuttu kaşını.. Arada bir sızlanıyor.

Tek kadın
Üç çocuk.
Gurbet
Hastane
Mülteci.. vs vs

Acziyetimize binaen az bekliyoruz. Kayıt sonrası beklemek 40 dk. sürüyor. Beklerken kimseyi üzmeme adına aramıyor, haber vermiyoruz.(7 düvel şimdi duydu🙈) İsmimiz söyleniyor, içeri giriyoruz. 2 hemşire yarayı temizliyor, diğer çocuklar yanımızda kalmakta ısrar ediyor. Doktor gelince odadan çıkarıyorlar, refakatçimiz günün meleği olarak, çocuklara da bakıyor.😇

Kaş'a uyuşturucu iğne yapıyorlar; üç hemşire, bir anne, bir doktor zor tutuyoruz. İki dikiş atılacak. Oğlan 'Anne seni göreceğim' diye inlediğinden kalıyorum ve gözümün önünde dikiş atıyorlar.

5 kadınız ve operasyon bittiğinde hepimiz kanter içindeyiz. Başarmış olmanın mutluluğunu tebessümlerle paylaşıyoruz.

Bitti ✅ ' baştan sonra Razıyım Ya Rabbi cc' nidalarıyla çınlattım tüm hasselerimi.

Nasıl razı olmayayım ki!

Odamıza giriyoruz. Saat 18.20 biraz yemek yedikten sonra oğlan uyuyor. Diğer iki yavrum arkadaşlarının yanına gidiyor. Saat tam 19.00. Ben bilgisayarın başında, hepimiz gibi dualar eşliğinde twitt atıyorum. 

#FreedeomToKacmazFamily

Hastanede neden fazla kalmadığımızın hakikatine eriyorum.

Bu dert o kadar büyük ki derdime yanamıyor, yanmıyorum.
Biz iyiyiz. Kaçırılanlar iyi mi? Bilmiyorum. bilemiyoruz 😔😔😔



30 Eylül 2017 Cumartesi

İnle Matemdir, Muharrem'dir Bugün!


Odamdayım. Tek göz odamda. Yıllarca Peygamber Efendimiz' in sallallahu aleyhi ve sellem Hücre-i Saadetlerinde yaşadığı hayata gıbta eden ben, odaya hayıflanır oluyorum. Sabah gelen mesajla duygu ve düşünce dünyam altüst oluyor. Kendime geliyorum. Hatıra yazamayacak kadar büyük dertlerin kapısına yöneliyorum.


Zalimler safında neler oluyor?

Büşra' nın tedavisi sonuç veriyor ve ikizlerini kucağına almanın hayalinde. Klasik.. 6aydır aranan kadın hastaneye yatış yapıyor gelip bebeklerimle beni alsınlar diye düşünmüş olmalı... Evet, joker! Hamile olduğunu ve Bebek beklediğini öğrenince Polisler kapıda beliriyor. Olan oluyor Büşra ikizlerden birini kaybediyor. Diğeri yoğun bakımda...

Pakistan canımızı yakıyor. Yıllarca Pakistan'a eğitim hizmeti götürmüş 'Kaçmaz Ailesi' gece vakti başlarına çuvallar geçirilerek, 20 kadar sivil kıyafetli Pakistanlı tarafından kaçırılıyor. Can güvenliği yok. Haber yok. Diğer eğitim gönüllüleri de endişe ediyorlar akıbetlerinden.

ve Enis..

Bu haftayı 22 aylık down sendromlu, 30 damar yolu açılmış (delik deşik bir vücut; 'yaşarım bende bu derdi' diyen beri gelsin!) Enis' in derdiyle bitiriyoruz. Annesi ve Babası tutuklanıyor. Enis ortada kalıyor..



WhatsApp'tan Mesajlar geliyor...


Ey Müslümanlar bugün Muharrem;

10 kişiye selam vermeyi unutmayın.

Berekettir gidin alışveriş yapın.

786 Besmele i Şerif çekin.


....


Liste uzun Allah cc kabul etsin...

Sabah gelen mesajla başladı ağlamalarım.. Bugün dert yiyip, ızdırap soluklayoruz yine. Ağıtlarımız Arş-ı Âlayı titretiyor. Ağıt yakan, bağrı ocaklar gibi yanan Can Dostlar! Bugün de susuz kalanlar... Sizin için Büyük Üstad Şair Sezai' nin şiirini tam yerine rast geldiği için bu yazıya nokta niyetiyle ekliyorum. Zira ben bu geceyi noktalayamıyorum...






AĞLA MATEMDİR MUHARREMDİR BUGÜN
Ey şehid-i Kerbela’ya ağlayan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Âteş-ihasretle sine dağlayan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnlemâtemdir Muharrem’dir bugün

Sinede,serde gerek dağ, dağ ola

Kanlıyaşlar didede ırmağ ola

Gerdilersen menzilin uçmağ ola

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnlemâtemdir Muharrem’dir bugün

Gecegündüz ey Muhammet ümmeti

Edelimcân-ı Yezid’e lâneti

İsterisen irgüre hak rahmeti

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Kimdiro şah-ı şehid-i Kerbelâ

Nûruçeşmi Murtezâ, Âl-i Abâ

Cedd-ipakidir Muhammet Mustafâ

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Herseher sanma şafaklar şebnemi

Andakan ağlar melekler ol demi

Âlemituttu Hüseyn’in mâtemi

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Çâryâr ile Muhammed ey saîd

Oldulartesmim-i zehirle şehît

Kıydılarrahmetmeyip bunca anîd

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Ey“Sezâî” bilmiş ol Şâh-ı Hüseyn

Cümleyesevmektir anı farz-ı ayn

Hemmuhabbette beraberdir Hasan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün


Sezaî












28 Eylül 2017 Perşembe

668 Bebek Hapiste

Türkiye’de Ohal Kapsamındaki 668 Bebek Hapiste
2017 yılı Nisan ayından itibaren çocuk mahkum sayısı (ismi ‘bebek mahkum’ olmasına rağmen literatürde 0-6 yaş aralığı için ‘çocuk’ terimini kullanıyor) dört ay gibi kısa bir sürede 560′ dan 700′ e yükseldi.
Özellikle doğum yapmış veya doğumu yaklaşmış kadınlar gözaltına alınıyor. Doğum esnasında kapıda polis bekliyor. Doğumdan kısa bir süre sonra da lohusa kadınlar kucaklarında bebekleriyle birlikte hapse atılıyor.
Sosyal medyada #668bebekhapiste hasthag ile gündeme gelmesi ise TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin Ağustos ayında açıkladığı verilere dayanıyor.
Bunun yanında change.org sitesinden yine aynı etiket ile bir imza kampanyası başlatıldı. Üç haftada on binlere ulaşan bu kampanya ile adalet bakanlığının harekete geçmesi hedefleniyordu. Ancak maalesef bunu Adalet Bakanlığı gündemine bile almadı. Neredeyse her gün bir lohusa kadın hastaneden hapishaneye gönderildi. Buzdağının arkasında AKP hükümetinin son dört aydaki mahkum etme seyrinde hamile kadınları hedef aldığı açıkça gözlemlenmesine rağmen hükümet bu icraatını yalanlamayı tercih ediyor.
Ağustos ayında BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise bebekli kadınların tutuklu yargılandığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ve Adalet Komisyonu’na da konuyla ilgili herhangi bir başvuru olmadığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü.
“Uluslararası hukuk nezdinde Türkiye’de sanki tutuklu bayanlar üzerinde bir zulüm varmış algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Tamamı cezaevlerindeki şartlar ve tutukluların durumu konusunda Türkiye aleyhine yapılan bir ajitasyondur ve kara propagandadan ibarettir.”
Hapishanedeki bebeklerin durumu ise içler acısı. Ohal kanunlarının geçerliliği kapsamında bebeklere özel yatak verilmiyor. Çocuk bezi ve ıslak mendil zamanında verilmiyor. Ek gıdaları yok, en temel gıdaları olan süt imkanları kısıtlı. Oyuncakları yetersiz zaten birçok il de oyuncak temin edilmiyor. Bırakın oyuncağı Konya’da yaşanan bir hadisede emziği yırtılan bir bebeğe ailesi tarafından kargo İle gönderilen emzik bile verilmedi. Yaz aylarında sıcaktan kış aylarında soğuktan etkileniyorlar.
Bebekler koğuşlarda kapasitenin çok üstünde kişi ile birlikte yaşıyor. Bu yüzden emekleyebilecekleri alan bile kısıtlı. Sağlıksız şartlarda büyüyen yüzlerce bebek, diğer mahkumların sürekli ‘sus’ demesiyle ve korkutularak büyüyor. Bu işkenceye maruz kalan bebeklerin çoğu konuşmayı öğrenemiyor. Sağlık problemi olan bebekler yeterli tedaviyi almıyor. Hastaneye zamanında götürülmüyor. Hastaneye götürülseler bile anneleriyle gidemiyor. Bebekler küçücük bedenleriyle zaruri ihtiyaç yokluğundan yaşam mücadelesi veriyor.
Çocuk Tutukluluğuna Kanunlar Ne Diyor?
Yürürlükte olan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nda “Hapis cezası; gebe olan veya doğum yaptığı andan itibaren 6 ay geçmemiş kadınlar hakkında geri bırakılır” ifadeleri geçiyor.
Bunun yanında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve birçok uluslararası sözleşme ve Anayasanın 41. Maddesi ihlal ediliyor. 41. Madde “Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” der.
Kaldı ki, hapisteki 700 bebeğin annelerinin cezası yok, suçları sabit değil, çoğunun iddianameleri bile yazılı değil. Kadınların suçluluğu kesin değilken ve herhangi bir iddianame ortada yokken bebeklerini de böyle bir zulme ortak etmek tek kelimeyle vicdansızlıktır. Türkiye’nin şimdiki yöneticileri ülkenin geleceği olan çocukların geleceklerini karartıyorlar.
Şu an yetkililerden etkili bir çözüm beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. TÜİK verileri kapsamında yayınlanması gereken cezaevlerindeki hamile kadınların ve çocuklarını kaybetmiş kadınların sayısına ilişkin bir veri olmaması görevi ihmal anlamına geliyor. Bu bilginin kamuoyu ile paylaşılmayıp sümen altı edilmesi ise ayrı bir suç teşkil ediyor. Yasaların hükümleri uygulanmıyor. İktidar, var olan yasayı uygulamadığı gibi OHAL adı altında mevcut yasaları da kendi lehine değiştiriyor.
Ne Yapılmalı?
Bu dönemde yurtdışına yerleşen bir hayli Türk vatandaşı var. Yapılabilecek şeylerin başında Birleşmiş Milletler temsilciliğine durumun vehametinin bildirilmesi geliyor. Yasa koyucu ve uygulayıcılarının kanunlara uygunsuz hareketleri somut delillerle belgelendirilerek özellikle basın yoluyla bu mağduriyetler ilgili yerlere anlatılmalıdır.
Bunun için ülkeler arası platform kurulması ve ortak hareket edilmesi ivedi sonuç alınması adına önemli bir adım olacaktır.
Tepki verirken doğru yere ulaştırma hedefi olursa ilgili akıllarda ve dünya kamuoyunda tüm eylemlerin toplanıp işe yaradığı görülecektir. Yeter ki temel insani hak ve özgürlüklerimiz için çözüm aramaktan geri durmayalım.
Son söz; 0-6 yaş grubu bebeği çocuğu olan anneler tutuksuz yargılanmalıdır.

27 Eylül 2017 Çarşamba

Seferber Olmaya Var mısınız?


Farkında mısınız?

Nisan ayından itibaren tutuklamaların seyri değişti. Doğum yapan kadınlar bebekleriyle gözaltına alınmaya, sonra da tutuklanmaya başladı. Neredeyse her gün bir bebek nezarethane ile tanıştı.

Ülkemizin umudu olan çocuklarımızın geleceği karartılmakta, mağduru kanunun koruması dışında kullanmayla hareket edilmektedir. Suçu kesinleşmemiş annelerin tutuksuz yargılanması gerekmektedir.

Geçen hafta yayınlanan Birleşmiş Milletler raporunda Türkiye’de kaçırılma sayısı sadece bir (1) olarak yerini aldı. İnsanların kaçırılması ağır insan hakları ihlalidir. Kaçırılan, muhtemelen zor kullanılarak ortadan kaybedilen, en az yedi kişi ile ilgili acilen soruşturma başlatılması gerekmektedir. Şayet bu kişiler gözaltında tutuluyorsa derhal ailelerine yerleri bildirmelidir.

Anlaşılan o ki mevcut iktidar, mahkum ettiği insanların hayatını olabildiğince zorlaştırma çabasında. Koğuşlar kapasitenin çok üstünde insanlarla doldurulduğu gibi mahkumlar, temel haklarından da mahrum bırakılmaktadırlar. Koşullar bilinçli bir şekilde ağırlaştırılmaktadır.



Hükümetin bu gidişatı durdurması için harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bunun yolu da ancak uluslararası alanda söz sahibi kuruluşların bilinçlendirilip mevcut iktidara baskı kurmasıyla mümkün olabilir.

Demokratik ve hukuki tüm yollar denenerek uluslararası etkin dinamikler harekete geçirilmeli ve uluslararası medya kuruluşları bilgilendirilmelidir.



SOYKIRIM ve KAÇIRILMA VARSA SEFERBERLİK OLMALI!

Bu süreci çok geç olmadan engellemeliyiz. Uluslararası tüm aktörlerle ve yüzyıllar boyu tüm insanlığın ortak tecrübeyle eriştiği evrensel insani değerlerle hepimiz seferber olmak zorundayız.

Dünyadaki tüm insan haklarına saygılı olan herkesi hukuki ve demokratik yolları denemeye davet ediyoruz.

Sosyal medyada ses getirecek etkinliklerle mağduriyetleri dünya basınına duyurmak için şimdi ve hemen hepimiz seferber oluyoruz.

Tüm ülkelerde mağduriyetleri anlatma adına, aynı gün ve aynı saat diliminde etrafımıza toplayacağımız ne kadar insan varsa bir saatliğine yürüyoruz.

668 Bebek doğar doğmaz hastaneden hapishaneye alındı. İlk etkinliğimiz bebekli anneler için olacak. Etkinlik her şehrin önemli meydanlarında son bulacak.



HASTANEDEN HAPİSHANEYE… 

Tarih: 28 Ekim 2017 Cumartesi Günü Türkiye saatiyle 17:00

Yürüyüş Esnasında;

1. Hepimizin elinde emzikler ve siyah balonlar olacak.

2. Ellerimizle hazırladığımız gayet mütevazi pankartlarla Twitter’dan foto ve video paylaşacağız . Aynı anda hashtag ile destek vereceğiz.


#FromHospitaltoPrison


#TheCoupVictims


#668BabiesBehindBars


3. Periscope yayını yapacağız. Bir haber merkezimiz olacak. Medyatik kişilerle 10 ülkeden eş zamanlı görüşme gerçekleştirilecek.

4. Aynı gün Birleşmiş Milletler (BM) Merkezi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) binalarına, şube ve ofislerine hapisteki 668 Bebek için emzik ve balon bırakılacak.

– 'Tr deki mağduriyetlere sessiz kalma' kampanyası anlatılıp imza istenecek.

5. O gün için açılan yardım kampanyası tanıtılacak.

Mağdur çocuklarımız için bol etkinlikli günler bizi bekliyor.

21 Eylül 2017 Perşembe

KAÇIRILDIM..


..bu gece kaçırdılar beni,

Nereye kaçırıldığımı bende bilmiyorum gözümü bağladılar..

Tam olarak kaç gündür kaçırılmış olduğumu da bilmiyorum..

İsmim Cemil Koçak, Fatih Kılıç, Turgut Çapan..

İsmim Murat Okumuş, Murat Özben, Cengiz Usta..

Farkındayım benim kaçırıldığımı duyduğunda sende kaçtın bu dertten.. Ruhuna ağır geldi. Deve kuşu misali kuma gömdün başını..

Duyduğunda 129 kez..

Yâ Latîf ültufbinâ bilutfike yâ Latîf (Ey Latîf engin lütfunla bizlere lütufta bulun ey Latîf)

deyip ya el açtın kurtulmam için. Çünkü sadece sana düşmüştü dua etmek.
ya da unuttun beni. Etmemek de hakkındı hani!!

Hatta tümden unutmak ve kulağının üzerine yatmakta..

Ama bil ki senle biz





Aynı yolun yolcusu(mu)yuz..

İkimiz de Özgürlük ve Aşk adına katlanıyoruz her acıya,

ve kesişen yollarımızda kenetliyoruz ellerimizi delice

hiç ayrılmamak için direniyoruz bunca acıya,

Yürüdüğümüz yol hatırına..




Yalnız, Sen ve Ben varız

Beni bırakma duasızlığa

Bilirsin sensiz ben hep yarımım aslında.





Unutma!

Aynı yolun yolcusuyuz ve sadece ikimiz varız

Başkası yok artık anla!

El ele bu yolun sonuna dek,

Yalnızca...




18 Eylül 2017 Pazartesi

Ben Yetim!

Rusya, Arnavutluk, Afganistan, Irak, Makedonya, Sırbistan...Her ülkeden insan var geçici kampta. Rusya'dan Avrupa'ya gelenler hariç yolu Türkiye'den geçmeyen yok. Ülkemizin vize uygulaması acaba ne ola ki🤔 Yol geçen hanı uygulaması mı? 

Herkes bir kaç kelime de olsa Türkçe konuşabiliyor. 
Suriyeliler çok seviyor bizim crazy presedenti. Kimi verilen bir torba kömürden, kimi de bir koli kumanyadan bahsediyor. Tabi bunun yanında botlarla 5 gün aç bir şekilde Türkiye'den çıkış maceralarını da anlatıyorlar. Bu yolu açana nedense rahmet okuyorlar.

Bizimle her zaman aynı konu üzerine muhabbet ediyorlar. Türk diziler ve sanatçılar. Polat Alemdaroğlu ve İbrahim Tatlıses'in  ülkemizin tanıtımı adına ne kadar kıymetli olduğunu yeni idrak ediyorum.

Bir Iraklı genç beni her gördüğü yerde selam mahiyetinde aynı şarkıyı söylüyor. Bir zamanın yanık sesli sanatçısı İmparator İbrahim Tatlıses'ten..

  • Ben yetim ben yetim ben yetim vay
    Ben öksüz ben öksüz ben yetim vay
    Binmişsen binmişsen dert atına
    Yavaş get yavaş get ben yetim vay

    Ağlama ağlama gel ağlama
    Zamana zamana bel bağlama
    Gün gelir gün gelir bu da geçer
    Aç gözün aç gözün ağlama vay



..ve ben ilk göçmen bürosu görüşmemde Tuğba'dan bahsediyorum. Gün gün katlanan acılarımızdan dolayı unuttuğumuz Tuğba'dan.. Yaşadığı işkence ve çocuklarından ayrı kalma kaygılarından akli dengesini yitiren arkadaşımdan. Eğer beni de içeri alsalardı, benim de durumum Tuğba gibi olurdu, çocuklarım yetim kalırdı diyiveriyorum. Kardeşimin derdi bana emsal teşkil ediyor..

Yetim kalan bütün çocukların ahları ile yürüyorum geceye..

http://www.tr724.com/gozaltinda-akli-dengesini-yitiren-tugba-ogretmen-tekrar-cezaevine-kondu/

14 Eylül 2017 Perşembe

Mağdur Edebiyatı!


Mağdurum ben Mağdurum..

Amansız biri (Twitter da kullandığı isim) 'uzaktan ahkam kesmeyelim' yazmış.💆🏼💆🏼💆🏼🤦🏼‍♀️🤦🏼‍♀️🤦🏼‍♀️ Bu gece aldığım tek eleştiri bu oldu. Amansız arkadaş eleştirisiyle bana ilham verdi. Teşekkür ediyorum.

Change org faaliyetleri çok önceden bildiğim, aktivist olarak desteklediğim bir platform. Aklımın bir köşesinde hep durur. Mustafa Emre Çabuk/ Gürcistan desem hepiniz hatırlarsınız. 11.850 imza atıldı.👏🏻👏🏻👏🏻 Gerekli yerlere mağduriyet bir nebze de olsa ulaştırılmış oldu. Bu kanalı hep kullanmamız lazım.

Benden yaşça küçük 👨🏼‍💼ama benden kesinlikle büyük gösteren 👩🏻‍💼Bir gönül dostu 'bu işe bir el at sen yaparsın #668bebekhapiste' yazınca  'sen ne güne duruyorsun' kelimesi içimde patladı.🤢 Sonra işi gücü olan, çalışan biri olduğunu düşününce yüzüne söylemekten vazgeçtim(burdan söyledim işte 🙋🏻)

O dakikadan itibaren imzayı kim başlatabilir diye düşünüp aklıma gelen tüm isimlere sordum. Bilin bakalım ne oldu. Kendime iş çakmış oldum🤦🏻‍♀️💆🏻Malumunuz üç küçük yavrum var ellerinizden öper. Küçük oğlan iki gündür öksürüyor da öksürüyor. Bu akşam 4 kişi topluca tuvalete gittik. Meğer tuvaletin kapanıp hamama dönme saatiymiş.😱 Bir kadın iki yavrusunu yıkıyor. Hemen kolları sıvadım bebeğini yıkamaya çalışan kadına yardım ettim. Hem söyleniyorum 'burda çocuk mu yıkanır' diye hem yardım ediyorum. Sizin anlayacağınız şenlikli bir atmosfer içindeyim.

Günlük rutin işlerin ekstraları bunlar. Aklımda imza kampanyası. Metni ilk yayınladığımda hatalarla doluydu. Canan'ı seçtim sosyal platformdan, yardım istedim. Naif kardeşim her ne kadar benden genç gösterse de gereğini yaptı güzel bir metinle huzurlarınıza çıkmış oldu. 👏🏻👏🏻Görsel de hangi foto olsun, videoda ekleyelim mi? derken yayına aldık. Ahmet Bozkuş destekleyenler arasında birinciliği kaptırmadı. Sırasıyla yavrularımın ellerinden öpeceği 2066 kişi desteklemiş oldu. Özetle; Biz hepimiz bu gece 2066 imzaya ulaştık.(milyon teşekkür)

Yetmez ama evet! Şimdi Sayın Seyirciler ikinci aşamaya gelmiş olduk.  Bunun için international action almamız gerekiyor. Yine yalvaracağım tutmayın beni. pls🙏🏻🙏🏻

Fransızca, Almanca, Arapça,...................., Maori dili

Aklınıza gelen tüm dillerde çeviri ekleyip bu kampanyaya desteği arttırmamız gerekiyor.

'Bizde de dil 👅 var pabuç kadar ama işe yaramıyor' bu gecenin arka plandaki etiketi idi. Velhasıl çok kişiye translate teklifinde bulundum hasta oğlumla ilgilenirken..

Ne olur, her dile çevirerek imza desteğini arttırmaya çalışalım. Tevfik bizden, takdir Hüda'dan cc. Kimbilir belki son geceleri bebeklerin hapishanede 🙏🏻🙏🏻🙏🏻

13 Eylül 2017 Çarşamba

#HatunTuğlukHepimizinAnnesi

Bu ülke..
Bu ülkede artık ölülere bile rahat yok. İki sloganla mezarından teni soğumamış cenaze çıkaran bir ülke.

Hatun Tuğluk Ana..

O yaşlı bir Anne mezarıdır artık . Ölüm gelmişse ocağınıza, ne deseniz ne yapsanız boş artık. Son görevdesiniz. Tarifi imkansız duygular içinde, bir film şeridi gibi annenizin yokluğunu sorgularken ve yüreğiniz kan ağlarken eşe dosta haber verip cenazeyi kaldırmanız gerekiyordur.. Siz ağlarken en yakın dostlarınız bile sizi teselliden acizdir. Sadece kolunuza girer yıkılmamanız için. Üzgün üzgün bakabilir gözlerinizin içine acınızı paylaştığınızı hissedin diye.

Ama bu sefer böyle olmadı. O Ha! kapsamında bu da oldu. Yaşanmaması gereken hadiseler zinciri yaşandı. Bir Ana' yı Kabirde ilk gece rahat bırakmadılar, dillerinden Müslümanlığı düşürmeyen din düşmanları.

Şahsen bu yaşıma kadar ilk defa gördüğüm bir muamele. Ölünün gömülmesine izin vermediler. İnsanlık tarihinde sayısına az rastlanır bir hadise yaşandı.

Yetmedi! Henüz vefat eden Hatun Ana için naralar attılar..

'Bazı Anneler vardır ne yiğitler doğurur, bazı  anneler vardır ne itler doğurur.'

Şeytan bile bu performansı hayretler içinde kenardan izledi.

ve bizim İnsanlığımız; 

Hatun Tuğluk'un faşizan bir linçle çıkarıldığı mezara gömüldü.
ve Siz;

"Vatanımızdaki Ölülerimize bile saygısı olmayanlar! Düşmanlığımızı bile hak etmeyecek kadar alçaldınız.


Bu gece İnsanlığı ölenlerle, İnsanları ölenlere Allah rahmet eylesin..

http://yenihamle.com/2017/09/14/hatun-tugluk-hepimizin-annesi/

12 Eylül 2017 Salı

Cezaevine Mektup

Merhaba,
Senin yalnızlığın şu an benimkinden çok büyük bilirim. Bu mektubu sana seni ne kadar çok seven ve bekleyenler var 'hatırla' diye yazıyorum. Emin ol bekleyenin olması çok özel bir duygu! Biliyor musun? benim bir yol arkadaşım veya bekleyenim yok. Artık tek başıma yürüyorum.

Nasıl diner bilemem yüreğindeki yangın. Yaşamadan anlaması zor.  Dalıp dalıp gidiyorsun ya o soğuk taşlara.. Hani bazen bir kriz hali ve sen iki büklüm... Gökkubbe tüm genişliğine rağmen üzerine geliyor ya.

Bizi merak ettiğini söylemişsin. Halimiz Umman.. Umman yanar mı? Sen içerideydin biz Umman'ı yaktık dışarıda. Zaten; Küre-i arz da cayır cayır ve ıpıssız yokluğunda.

Şimdi sen dedin ya 'bir dost selamına hasretiz' diye biz sana bin dost duasıyla ile geldik. 'Şimdilerde bu sert rüzgârlara  mâruz kalsak ta, farkına varamadığımız bir meçhulde yepyeni bir dünya kuruluyor.'

Çok eskilerden vatanını bir ideal uğruna bırakıp hicret edenler destan yazmıştı. Sen bu destanı tamamlanmayan bestesisin. Yeni bir dünyaya insani haklarını sen anlatacaksın. Bu sebeple içeriden sağlıklı çıkman gerekiyor. Cezaevinde hem ruhsal/kalp hem bedensel/kafa açıdan güçlü kalman önem taşıyor. Bu konuda o kadar müsterihim ki sen önceden kafa kalp izdivacını tamamlamıştın. Hz. Hacer 'bizi kime bıraktın' sorusuna 'Allahhhh cc' cevabını alınca 'var git öyleyse O cc bizi zayi etmez' demişti. Evet O cc evlatlarını zayi etmedi. O cc seni de zayi etmeyecek.

Aynı dertle muzdarip koğuş arkadaşlarınızın olması da ayrı bir nasip sayılmalı dimi? Günlerin nasıl geçiyor, merak ediyorum?

Kısa sürmesini dilediğim cezaevi konukluğunun, hayatınıza ve bize mutlaka olumlu yansımaları olacaktır.  Bedeli ağır olsa da, gelecek yarınlar için çok değerli.
Dualarımız hep sizinle olacak. Dostça selamlar…
Deniz-Kamp Hatıralarım

8 Eylül 2017 Cuma

Tost/Dost Makinesi


Tost/Dost Makinesi

Ahmet Bey (yan komşum ve kamptaki tek Türk) geldikten iki hafta sonra 'söylemeyi unuttum yakında bir Türk cafesi var simit satıyor' dediği anda ona karşı beslediğim tüm hüsnüzannı gözden geçirdim. 🤔(ıssız adaya gidersek yanımıza alacağımız üç şeyden biri simit)

Türk cafesi ve simit... Çocukları kaptığım gibi Ahmet'in tarif ettiği adrese gidiyoruz. Çocuklar simitleri görür görmez bana dönüp çekiştiriyorlar tam bir görmedik hali var üzerimizde. Tanesi 2€ dan üç tane simit alıyoruz. Cem Yılmaz'ın koltuk hesabı gibi hemennn kuru 4'e sabitleyip hesap yapıyorum. 6€*4: 24TL ye.. Önce bulduğumuza şükrediyorum. Sonra bir daha alamam diye düşünüyorum.🙃

Aradan bir hafta geçiyor. İki Türk aile geliyor kaldığımız yere. Nasıl mutluyum anlatamam. (Anlatırım ya neden anlatamayayım.) Ben de onlara Ahmet oluyorum. Fotoğrafı şurda çektirin, en yakın market burası, simit isterseniz adres.. Devran böyle dönüyor buralarda. Yardımlaşma, dayanışma elden ele, gönülden gönüle yayılıyor. Her öğün verilen sütlerden yoğurt yapıp dağıtıyorum. 

Her sabah verilen kahvaltıda standart kahvaltı tabağından ziyadesiyle tost ekmeği ve kaşar peyniri kalıyor. Biriktir biriktir ne yapacağımızı düşünürken bir Türk arkadaş lazım olur diye bir tost makinesi getirmesin mi? Hem de yepyeni.. Siz bulamazsınız buralarda diye birde dört beş paket helalinden sucukta almış. Bu kampta bir milat daha yaşıyoruz.. Her çıkan yemeği yiyemediğimizden kendimizi tosta veriyoruz. Diğer Türk ailelerden iki hafta önce gelmiş olmanın kıdemliliği üzerimde. Tost makinesi ve sucuk paylaştırıyoruz. Tost makinesi gün içinde üç odayı tavaf ediyor. Çocuklarımızın karnı doyuyor bu sayede.

İkbal hanım ve kızlarıyla bir tost makinesi paylaşmayla başlıyor dostluğumuz. Yaşananlar/yaşatılanlar o kadar yaşanmayası ki.. Havaalanlarından geri dönmeler barındırıyor bu hikaye. Bu ülke onların gelebildikleri için bilet aldıkları bir yer. Buraya gelene kadar 4 ülke gezen bu ailenin üç çocuğu var. Anne babalarının gözünün içine ürkek ürkek bakan üç çocuk. Şükrediyorlar Avrupa'ya ayak basabildiklerine.

Geçici kamptan kendi imkanlarıyla evlerini kiralayıp bir ay gibi kısa bir sürede eve çıkan bu aileye kurban bayramında misafir oluyoruz. Cümbür cemaat bayram yapıyor çocuklar. Ellerde kınalar, ceplerde bayram harçlığı, ağızlarda şeker, dillerde Tekbir.

Her Tekbirde ellerimiz Sema'ya açılıyor ve gözlerimiz derin düşüncelerin ağında medet bekliyor.