30 Eylül 2017 Cumartesi

İnle Matemdir, Muharrem'dir Bugün!


Odamdayım. Tek göz odamda. Yıllarca Peygamber Efendimiz' in sallallahu aleyhi ve sellem Hücre-i Saadetlerinde yaşadığı hayata gıbta eden ben, odaya hayıflanır oluyorum. Sabah gelen mesajla duygu ve düşünce dünyam altüst oluyor. Kendime geliyorum. Hatıra yazamayacak kadar büyük dertlerin kapısına yöneliyorum.


Zalimler safında neler oluyor?

Büşra' nın tedavisi sonuç veriyor ve ikizlerini kucağına almanın hayalinde. Klasik.. 6aydır aranan kadın hastaneye yatış yapıyor gelip bebeklerimle beni alsınlar diye düşünmüş olmalı... Evet, joker! Hamile olduğunu ve Bebek beklediğini öğrenince Polisler kapıda beliriyor. Olan oluyor Büşra ikizlerden birini kaybediyor. Diğeri yoğun bakımda...

Pakistan canımızı yakıyor. Yıllarca Pakistan'a eğitim hizmeti götürmüş 'Kaçmaz Ailesi' gece vakti başlarına çuvallar geçirilerek, 20 kadar sivil kıyafetli Pakistanlı tarafından kaçırılıyor. Can güvenliği yok. Haber yok. Diğer eğitim gönüllüleri de endişe ediyorlar akıbetlerinden.

ve Enis..

Bu haftayı 22 aylık down sendromlu, 30 damar yolu açılmış (delik deşik bir vücut; 'yaşarım bende bu derdi' diyen beri gelsin!) Enis' in derdiyle bitiriyoruz. Annesi ve Babası tutuklanıyor. Enis ortada kalıyor..



WhatsApp'tan Mesajlar geliyor...


Ey Müslümanlar bugün Muharrem;

10 kişiye selam vermeyi unutmayın.

Berekettir gidin alışveriş yapın.

786 Besmele i Şerif çekin.


....


Liste uzun Allah cc kabul etsin...

Sabah gelen mesajla başladı ağlamalarım.. Bugün dert yiyip, ızdırap soluklayoruz yine. Ağıtlarımız Arş-ı Âlayı titretiyor. Ağıt yakan, bağrı ocaklar gibi yanan Can Dostlar! Bugün de susuz kalanlar... Sizin için Büyük Üstad Şair Sezai' nin şiirini tam yerine rast geldiği için bu yazıya nokta niyetiyle ekliyorum. Zira ben bu geceyi noktalayamıyorum...






AĞLA MATEMDİR MUHARREMDİR BUGÜN
Ey şehid-i Kerbela’ya ağlayan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Âteş-ihasretle sine dağlayan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnlemâtemdir Muharrem’dir bugün

Sinede,serde gerek dağ, dağ ola

Kanlıyaşlar didede ırmağ ola

Gerdilersen menzilin uçmağ ola

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnlemâtemdir Muharrem’dir bugün

Gecegündüz ey Muhammet ümmeti

Edelimcân-ı Yezid’e lâneti

İsterisen irgüre hak rahmeti

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Kimdiro şah-ı şehid-i Kerbelâ

Nûruçeşmi Murtezâ, Âl-i Abâ

Cedd-ipakidir Muhammet Mustafâ

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Herseher sanma şafaklar şebnemi

Andakan ağlar melekler ol demi

Âlemituttu Hüseyn’in mâtemi

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Çâryâr ile Muhammed ey saîd

Oldulartesmim-i zehirle şehît

Kıydılarrahmetmeyip bunca anîd

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün

Ey“Sezâî” bilmiş ol Şâh-ı Hüseyn

Cümleyesevmektir anı farz-ı ayn

Hemmuhabbette beraberdir Hasan

Ağla,mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle,mâtemdir Muharrem’dir bugün


Sezaî












28 Eylül 2017 Perşembe

668 Bebek Hapiste

Türkiye’de Ohal Kapsamındaki 668 Bebek Hapiste
2017 yılı Nisan ayından itibaren çocuk mahkum sayısı (ismi ‘bebek mahkum’ olmasına rağmen literatürde 0-6 yaş aralığı için ‘çocuk’ terimini kullanıyor) dört ay gibi kısa bir sürede 560′ dan 700′ e yükseldi.
Özellikle doğum yapmış veya doğumu yaklaşmış kadınlar gözaltına alınıyor. Doğum esnasında kapıda polis bekliyor. Doğumdan kısa bir süre sonra da lohusa kadınlar kucaklarında bebekleriyle birlikte hapse atılıyor.
Sosyal medyada #668bebekhapiste hasthag ile gündeme gelmesi ise TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin Ağustos ayında açıkladığı verilere dayanıyor.
Bunun yanında change.org sitesinden yine aynı etiket ile bir imza kampanyası başlatıldı. Üç haftada on binlere ulaşan bu kampanya ile adalet bakanlığının harekete geçmesi hedefleniyordu. Ancak maalesef bunu Adalet Bakanlığı gündemine bile almadı. Neredeyse her gün bir lohusa kadın hastaneden hapishaneye gönderildi. Buzdağının arkasında AKP hükümetinin son dört aydaki mahkum etme seyrinde hamile kadınları hedef aldığı açıkça gözlemlenmesine rağmen hükümet bu icraatını yalanlamayı tercih ediyor.
Ağustos ayında BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise bebekli kadınların tutuklu yargılandığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ve Adalet Komisyonu’na da konuyla ilgili herhangi bir başvuru olmadığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü.
“Uluslararası hukuk nezdinde Türkiye’de sanki tutuklu bayanlar üzerinde bir zulüm varmış algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Tamamı cezaevlerindeki şartlar ve tutukluların durumu konusunda Türkiye aleyhine yapılan bir ajitasyondur ve kara propagandadan ibarettir.”
Hapishanedeki bebeklerin durumu ise içler acısı. Ohal kanunlarının geçerliliği kapsamında bebeklere özel yatak verilmiyor. Çocuk bezi ve ıslak mendil zamanında verilmiyor. Ek gıdaları yok, en temel gıdaları olan süt imkanları kısıtlı. Oyuncakları yetersiz zaten birçok il de oyuncak temin edilmiyor. Bırakın oyuncağı Konya’da yaşanan bir hadisede emziği yırtılan bir bebeğe ailesi tarafından kargo İle gönderilen emzik bile verilmedi. Yaz aylarında sıcaktan kış aylarında soğuktan etkileniyorlar.
Bebekler koğuşlarda kapasitenin çok üstünde kişi ile birlikte yaşıyor. Bu yüzden emekleyebilecekleri alan bile kısıtlı. Sağlıksız şartlarda büyüyen yüzlerce bebek, diğer mahkumların sürekli ‘sus’ demesiyle ve korkutularak büyüyor. Bu işkenceye maruz kalan bebeklerin çoğu konuşmayı öğrenemiyor. Sağlık problemi olan bebekler yeterli tedaviyi almıyor. Hastaneye zamanında götürülmüyor. Hastaneye götürülseler bile anneleriyle gidemiyor. Bebekler küçücük bedenleriyle zaruri ihtiyaç yokluğundan yaşam mücadelesi veriyor.
Çocuk Tutukluluğuna Kanunlar Ne Diyor?
Yürürlükte olan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nda “Hapis cezası; gebe olan veya doğum yaptığı andan itibaren 6 ay geçmemiş kadınlar hakkında geri bırakılır” ifadeleri geçiyor.
Bunun yanında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve birçok uluslararası sözleşme ve Anayasanın 41. Maddesi ihlal ediliyor. 41. Madde “Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” der.
Kaldı ki, hapisteki 700 bebeğin annelerinin cezası yok, suçları sabit değil, çoğunun iddianameleri bile yazılı değil. Kadınların suçluluğu kesin değilken ve herhangi bir iddianame ortada yokken bebeklerini de böyle bir zulme ortak etmek tek kelimeyle vicdansızlıktır. Türkiye’nin şimdiki yöneticileri ülkenin geleceği olan çocukların geleceklerini karartıyorlar.
Şu an yetkililerden etkili bir çözüm beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. TÜİK verileri kapsamında yayınlanması gereken cezaevlerindeki hamile kadınların ve çocuklarını kaybetmiş kadınların sayısına ilişkin bir veri olmaması görevi ihmal anlamına geliyor. Bu bilginin kamuoyu ile paylaşılmayıp sümen altı edilmesi ise ayrı bir suç teşkil ediyor. Yasaların hükümleri uygulanmıyor. İktidar, var olan yasayı uygulamadığı gibi OHAL adı altında mevcut yasaları da kendi lehine değiştiriyor.
Ne Yapılmalı?
Bu dönemde yurtdışına yerleşen bir hayli Türk vatandaşı var. Yapılabilecek şeylerin başında Birleşmiş Milletler temsilciliğine durumun vehametinin bildirilmesi geliyor. Yasa koyucu ve uygulayıcılarının kanunlara uygunsuz hareketleri somut delillerle belgelendirilerek özellikle basın yoluyla bu mağduriyetler ilgili yerlere anlatılmalıdır.
Bunun için ülkeler arası platform kurulması ve ortak hareket edilmesi ivedi sonuç alınması adına önemli bir adım olacaktır.
Tepki verirken doğru yere ulaştırma hedefi olursa ilgili akıllarda ve dünya kamuoyunda tüm eylemlerin toplanıp işe yaradığı görülecektir. Yeter ki temel insani hak ve özgürlüklerimiz için çözüm aramaktan geri durmayalım.
Son söz; 0-6 yaş grubu bebeği çocuğu olan anneler tutuksuz yargılanmalıdır.

27 Eylül 2017 Çarşamba

Seferber Olmaya Var mısınız?


Farkında mısınız?

Nisan ayından itibaren tutuklamaların seyri değişti. Doğum yapan kadınlar bebekleriyle gözaltına alınmaya, sonra da tutuklanmaya başladı. Neredeyse her gün bir bebek nezarethane ile tanıştı.

Ülkemizin umudu olan çocuklarımızın geleceği karartılmakta, mağduru kanunun koruması dışında kullanmayla hareket edilmektedir. Suçu kesinleşmemiş annelerin tutuksuz yargılanması gerekmektedir.

Geçen hafta yayınlanan Birleşmiş Milletler raporunda Türkiye’de kaçırılma sayısı sadece bir (1) olarak yerini aldı. İnsanların kaçırılması ağır insan hakları ihlalidir. Kaçırılan, muhtemelen zor kullanılarak ortadan kaybedilen, en az yedi kişi ile ilgili acilen soruşturma başlatılması gerekmektedir. Şayet bu kişiler gözaltında tutuluyorsa derhal ailelerine yerleri bildirmelidir.

Anlaşılan o ki mevcut iktidar, mahkum ettiği insanların hayatını olabildiğince zorlaştırma çabasında. Koğuşlar kapasitenin çok üstünde insanlarla doldurulduğu gibi mahkumlar, temel haklarından da mahrum bırakılmaktadırlar. Koşullar bilinçli bir şekilde ağırlaştırılmaktadır.



Hükümetin bu gidişatı durdurması için harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bunun yolu da ancak uluslararası alanda söz sahibi kuruluşların bilinçlendirilip mevcut iktidara baskı kurmasıyla mümkün olabilir.

Demokratik ve hukuki tüm yollar denenerek uluslararası etkin dinamikler harekete geçirilmeli ve uluslararası medya kuruluşları bilgilendirilmelidir.



SOYKIRIM ve KAÇIRILMA VARSA SEFERBERLİK OLMALI!

Bu süreci çok geç olmadan engellemeliyiz. Uluslararası tüm aktörlerle ve yüzyıllar boyu tüm insanlığın ortak tecrübeyle eriştiği evrensel insani değerlerle hepimiz seferber olmak zorundayız.

Dünyadaki tüm insan haklarına saygılı olan herkesi hukuki ve demokratik yolları denemeye davet ediyoruz.

Sosyal medyada ses getirecek etkinliklerle mağduriyetleri dünya basınına duyurmak için şimdi ve hemen hepimiz seferber oluyoruz.

Tüm ülkelerde mağduriyetleri anlatma adına, aynı gün ve aynı saat diliminde etrafımıza toplayacağımız ne kadar insan varsa bir saatliğine yürüyoruz.

668 Bebek doğar doğmaz hastaneden hapishaneye alındı. İlk etkinliğimiz bebekli anneler için olacak. Etkinlik her şehrin önemli meydanlarında son bulacak.



HASTANEDEN HAPİSHANEYE… 

Tarih: 28 Ekim 2017 Cumartesi Günü Türkiye saatiyle 17:00

Yürüyüş Esnasında;

1. Hepimizin elinde emzikler ve siyah balonlar olacak.

2. Ellerimizle hazırladığımız gayet mütevazi pankartlarla Twitter’dan foto ve video paylaşacağız . Aynı anda hashtag ile destek vereceğiz.


#FromHospitaltoPrison


#TheCoupVictims


#668BabiesBehindBars


3. Periscope yayını yapacağız. Bir haber merkezimiz olacak. Medyatik kişilerle 10 ülkeden eş zamanlı görüşme gerçekleştirilecek.

4. Aynı gün Birleşmiş Milletler (BM) Merkezi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) binalarına, şube ve ofislerine hapisteki 668 Bebek için emzik ve balon bırakılacak.

– 'Tr deki mağduriyetlere sessiz kalma' kampanyası anlatılıp imza istenecek.

5. O gün için açılan yardım kampanyası tanıtılacak.

Mağdur çocuklarımız için bol etkinlikli günler bizi bekliyor.

21 Eylül 2017 Perşembe

KAÇIRILDIM..


..bu gece kaçırdılar beni,

Nereye kaçırıldığımı bende bilmiyorum gözümü bağladılar..

Tam olarak kaç gündür kaçırılmış olduğumu da bilmiyorum..

İsmim Cemil Koçak, Fatih Kılıç, Turgut Çapan..

İsmim Murat Okumuş, Murat Özben, Cengiz Usta..

Farkındayım benim kaçırıldığımı duyduğunda sende kaçtın bu dertten.. Ruhuna ağır geldi. Deve kuşu misali kuma gömdün başını..

Duyduğunda 129 kez..

Yâ Latîf ültufbinâ bilutfike yâ Latîf (Ey Latîf engin lütfunla bizlere lütufta bulun ey Latîf)

deyip ya el açtın kurtulmam için. Çünkü sadece sana düşmüştü dua etmek.
ya da unuttun beni. Etmemek de hakkındı hani!!

Hatta tümden unutmak ve kulağının üzerine yatmakta..

Ama bil ki senle biz





Aynı yolun yolcusu(mu)yuz..

İkimiz de Özgürlük ve Aşk adına katlanıyoruz her acıya,

ve kesişen yollarımızda kenetliyoruz ellerimizi delice

hiç ayrılmamak için direniyoruz bunca acıya,

Yürüdüğümüz yol hatırına..




Yalnız, Sen ve Ben varız

Beni bırakma duasızlığa

Bilirsin sensiz ben hep yarımım aslında.





Unutma!

Aynı yolun yolcusuyuz ve sadece ikimiz varız

Başkası yok artık anla!

El ele bu yolun sonuna dek,

Yalnızca...




18 Eylül 2017 Pazartesi

Ben Yetim!

Rusya, Arnavutluk, Afganistan, Irak, Makedonya, Sırbistan...Her ülkeden insan var geçici kampta. Rusya'dan Avrupa'ya gelenler hariç yolu Türkiye'den geçmeyen yok. Ülkemizin vize uygulaması acaba ne ola ki🤔 Yol geçen hanı uygulaması mı? 

Herkes bir kaç kelime de olsa Türkçe konuşabiliyor. 
Suriyeliler çok seviyor bizim crazy presedenti. Kimi verilen bir torba kömürden, kimi de bir koli kumanyadan bahsediyor. Tabi bunun yanında botlarla 5 gün aç bir şekilde Türkiye'den çıkış maceralarını da anlatıyorlar. Bu yolu açana nedense rahmet okuyorlar.

Bizimle her zaman aynı konu üzerine muhabbet ediyorlar. Türk diziler ve sanatçılar. Polat Alemdaroğlu ve İbrahim Tatlıses'in  ülkemizin tanıtımı adına ne kadar kıymetli olduğunu yeni idrak ediyorum.

Bir Iraklı genç beni her gördüğü yerde selam mahiyetinde aynı şarkıyı söylüyor. Bir zamanın yanık sesli sanatçısı İmparator İbrahim Tatlıses'ten..

  • Ben yetim ben yetim ben yetim vay
    Ben öksüz ben öksüz ben yetim vay
    Binmişsen binmişsen dert atına
    Yavaş get yavaş get ben yetim vay

    Ağlama ağlama gel ağlama
    Zamana zamana bel bağlama
    Gün gelir gün gelir bu da geçer
    Aç gözün aç gözün ağlama vay



..ve ben ilk göçmen bürosu görüşmemde Tuğba'dan bahsediyorum. Gün gün katlanan acılarımızdan dolayı unuttuğumuz Tuğba'dan.. Yaşadığı işkence ve çocuklarından ayrı kalma kaygılarından akli dengesini yitiren arkadaşımdan. Eğer beni de içeri alsalardı, benim de durumum Tuğba gibi olurdu, çocuklarım yetim kalırdı diyiveriyorum. Kardeşimin derdi bana emsal teşkil ediyor..

Yetim kalan bütün çocukların ahları ile yürüyorum geceye..

http://www.tr724.com/gozaltinda-akli-dengesini-yitiren-tugba-ogretmen-tekrar-cezaevine-kondu/

14 Eylül 2017 Perşembe

Mağdur Edebiyatı!


Mağdurum ben Mağdurum..

Amansız biri (Twitter da kullandığı isim) 'uzaktan ahkam kesmeyelim' yazmış.💆🏼💆🏼💆🏼🤦🏼‍♀️🤦🏼‍♀️🤦🏼‍♀️ Bu gece aldığım tek eleştiri bu oldu. Amansız arkadaş eleştirisiyle bana ilham verdi. Teşekkür ediyorum.

Change org faaliyetleri çok önceden bildiğim, aktivist olarak desteklediğim bir platform. Aklımın bir köşesinde hep durur. Mustafa Emre Çabuk/ Gürcistan desem hepiniz hatırlarsınız. 11.850 imza atıldı.👏🏻👏🏻👏🏻 Gerekli yerlere mağduriyet bir nebze de olsa ulaştırılmış oldu. Bu kanalı hep kullanmamız lazım.

Benden yaşça küçük 👨🏼‍💼ama benden kesinlikle büyük gösteren 👩🏻‍💼Bir gönül dostu 'bu işe bir el at sen yaparsın #668bebekhapiste' yazınca  'sen ne güne duruyorsun' kelimesi içimde patladı.🤢 Sonra işi gücü olan, çalışan biri olduğunu düşününce yüzüne söylemekten vazgeçtim(burdan söyledim işte 🙋🏻)

O dakikadan itibaren imzayı kim başlatabilir diye düşünüp aklıma gelen tüm isimlere sordum. Bilin bakalım ne oldu. Kendime iş çakmış oldum🤦🏻‍♀️💆🏻Malumunuz üç küçük yavrum var ellerinizden öper. Küçük oğlan iki gündür öksürüyor da öksürüyor. Bu akşam 4 kişi topluca tuvalete gittik. Meğer tuvaletin kapanıp hamama dönme saatiymiş.😱 Bir kadın iki yavrusunu yıkıyor. Hemen kolları sıvadım bebeğini yıkamaya çalışan kadına yardım ettim. Hem söyleniyorum 'burda çocuk mu yıkanır' diye hem yardım ediyorum. Sizin anlayacağınız şenlikli bir atmosfer içindeyim.

Günlük rutin işlerin ekstraları bunlar. Aklımda imza kampanyası. Metni ilk yayınladığımda hatalarla doluydu. Canan'ı seçtim sosyal platformdan, yardım istedim. Naif kardeşim her ne kadar benden genç gösterse de gereğini yaptı güzel bir metinle huzurlarınıza çıkmış oldu. 👏🏻👏🏻Görsel de hangi foto olsun, videoda ekleyelim mi? derken yayına aldık. Ahmet Bozkuş destekleyenler arasında birinciliği kaptırmadı. Sırasıyla yavrularımın ellerinden öpeceği 2066 kişi desteklemiş oldu. Özetle; Biz hepimiz bu gece 2066 imzaya ulaştık.(milyon teşekkür)

Yetmez ama evet! Şimdi Sayın Seyirciler ikinci aşamaya gelmiş olduk.  Bunun için international action almamız gerekiyor. Yine yalvaracağım tutmayın beni. pls🙏🏻🙏🏻

Fransızca, Almanca, Arapça,...................., Maori dili

Aklınıza gelen tüm dillerde çeviri ekleyip bu kampanyaya desteği arttırmamız gerekiyor.

'Bizde de dil 👅 var pabuç kadar ama işe yaramıyor' bu gecenin arka plandaki etiketi idi. Velhasıl çok kişiye translate teklifinde bulundum hasta oğlumla ilgilenirken..

Ne olur, her dile çevirerek imza desteğini arttırmaya çalışalım. Tevfik bizden, takdir Hüda'dan cc. Kimbilir belki son geceleri bebeklerin hapishanede 🙏🏻🙏🏻🙏🏻

13 Eylül 2017 Çarşamba

#HatunTuğlukHepimizinAnnesi

Bu ülke..
Bu ülkede artık ölülere bile rahat yok. İki sloganla mezarından teni soğumamış cenaze çıkaran bir ülke.

Hatun Tuğluk Ana..

O yaşlı bir Anne mezarıdır artık . Ölüm gelmişse ocağınıza, ne deseniz ne yapsanız boş artık. Son görevdesiniz. Tarifi imkansız duygular içinde, bir film şeridi gibi annenizin yokluğunu sorgularken ve yüreğiniz kan ağlarken eşe dosta haber verip cenazeyi kaldırmanız gerekiyordur.. Siz ağlarken en yakın dostlarınız bile sizi teselliden acizdir. Sadece kolunuza girer yıkılmamanız için. Üzgün üzgün bakabilir gözlerinizin içine acınızı paylaştığınızı hissedin diye.

Ama bu sefer böyle olmadı. O Ha! kapsamında bu da oldu. Yaşanmaması gereken hadiseler zinciri yaşandı. Bir Ana' yı Kabirde ilk gece rahat bırakmadılar, dillerinden Müslümanlığı düşürmeyen din düşmanları.

Şahsen bu yaşıma kadar ilk defa gördüğüm bir muamele. Ölünün gömülmesine izin vermediler. İnsanlık tarihinde sayısına az rastlanır bir hadise yaşandı.

Yetmedi! Henüz vefat eden Hatun Ana için naralar attılar..

'Bazı Anneler vardır ne yiğitler doğurur, bazı  anneler vardır ne itler doğurur.'

Şeytan bile bu performansı hayretler içinde kenardan izledi.

ve bizim İnsanlığımız; 

Hatun Tuğluk'un faşizan bir linçle çıkarıldığı mezara gömüldü.
ve Siz;

"Vatanımızdaki Ölülerimize bile saygısı olmayanlar! Düşmanlığımızı bile hak etmeyecek kadar alçaldınız.


Bu gece İnsanlığı ölenlerle, İnsanları ölenlere Allah rahmet eylesin..

http://yenihamle.com/2017/09/14/hatun-tugluk-hepimizin-annesi/

12 Eylül 2017 Salı

Cezaevine Mektup

Merhaba,
Senin yalnızlığın şu an benimkinden çok büyük bilirim. Bu mektubu sana seni ne kadar çok seven ve bekleyenler var 'hatırla' diye yazıyorum. Emin ol bekleyenin olması çok özel bir duygu! Biliyor musun? benim bir yol arkadaşım veya bekleyenim yok. Artık tek başıma yürüyorum.

Nasıl diner bilemem yüreğindeki yangın. Yaşamadan anlaması zor.  Dalıp dalıp gidiyorsun ya o soğuk taşlara.. Hani bazen bir kriz hali ve sen iki büklüm... Gökkubbe tüm genişliğine rağmen üzerine geliyor ya.

Bizi merak ettiğini söylemişsin. Halimiz Umman.. Umman yanar mı? Sen içerideydin biz Umman'ı yaktık dışarıda. Zaten; Küre-i arz da cayır cayır ve ıpıssız yokluğunda.

Şimdi sen dedin ya 'bir dost selamına hasretiz' diye biz sana bin dost duasıyla ile geldik. 'Şimdilerde bu sert rüzgârlara  mâruz kalsak ta, farkına varamadığımız bir meçhulde yepyeni bir dünya kuruluyor.'

Çok eskilerden vatanını bir ideal uğruna bırakıp hicret edenler destan yazmıştı. Sen bu destanı tamamlanmayan bestesisin. Yeni bir dünyaya insani haklarını sen anlatacaksın. Bu sebeple içeriden sağlıklı çıkman gerekiyor. Cezaevinde hem ruhsal/kalp hem bedensel/kafa açıdan güçlü kalman önem taşıyor. Bu konuda o kadar müsterihim ki sen önceden kafa kalp izdivacını tamamlamıştın. Hz. Hacer 'bizi kime bıraktın' sorusuna 'Allahhhh cc' cevabını alınca 'var git öyleyse O cc bizi zayi etmez' demişti. Evet O cc evlatlarını zayi etmedi. O cc seni de zayi etmeyecek.

Aynı dertle muzdarip koğuş arkadaşlarınızın olması da ayrı bir nasip sayılmalı dimi? Günlerin nasıl geçiyor, merak ediyorum?

Kısa sürmesini dilediğim cezaevi konukluğunun, hayatınıza ve bize mutlaka olumlu yansımaları olacaktır.  Bedeli ağır olsa da, gelecek yarınlar için çok değerli.
Dualarımız hep sizinle olacak. Dostça selamlar…
Deniz-Kamp Hatıralarım

8 Eylül 2017 Cuma

Tost/Dost Makinesi


Tost/Dost Makinesi

Ahmet Bey (yan komşum ve kamptaki tek Türk) geldikten iki hafta sonra 'söylemeyi unuttum yakında bir Türk cafesi var simit satıyor' dediği anda ona karşı beslediğim tüm hüsnüzannı gözden geçirdim. 🤔(ıssız adaya gidersek yanımıza alacağımız üç şeyden biri simit)

Türk cafesi ve simit... Çocukları kaptığım gibi Ahmet'in tarif ettiği adrese gidiyoruz. Çocuklar simitleri görür görmez bana dönüp çekiştiriyorlar tam bir görmedik hali var üzerimizde. Tanesi 2€ dan üç tane simit alıyoruz. Cem Yılmaz'ın koltuk hesabı gibi hemennn kuru 4'e sabitleyip hesap yapıyorum. 6€*4: 24TL ye.. Önce bulduğumuza şükrediyorum. Sonra bir daha alamam diye düşünüyorum.🙃

Aradan bir hafta geçiyor. İki Türk aile geliyor kaldığımız yere. Nasıl mutluyum anlatamam. (Anlatırım ya neden anlatamayayım.) Ben de onlara Ahmet oluyorum. Fotoğrafı şurda çektirin, en yakın market burası, simit isterseniz adres.. Devran böyle dönüyor buralarda. Yardımlaşma, dayanışma elden ele, gönülden gönüle yayılıyor. Her öğün verilen sütlerden yoğurt yapıp dağıtıyorum. 

Her sabah verilen kahvaltıda standart kahvaltı tabağından ziyadesiyle tost ekmeği ve kaşar peyniri kalıyor. Biriktir biriktir ne yapacağımızı düşünürken bir Türk arkadaş lazım olur diye bir tost makinesi getirmesin mi? Hem de yepyeni.. Siz bulamazsınız buralarda diye birde dört beş paket helalinden sucukta almış. Bu kampta bir milat daha yaşıyoruz.. Her çıkan yemeği yiyemediğimizden kendimizi tosta veriyoruz. Diğer Türk ailelerden iki hafta önce gelmiş olmanın kıdemliliği üzerimde. Tost makinesi ve sucuk paylaştırıyoruz. Tost makinesi gün içinde üç odayı tavaf ediyor. Çocuklarımızın karnı doyuyor bu sayede.

İkbal hanım ve kızlarıyla bir tost makinesi paylaşmayla başlıyor dostluğumuz. Yaşananlar/yaşatılanlar o kadar yaşanmayası ki.. Havaalanlarından geri dönmeler barındırıyor bu hikaye. Bu ülke onların gelebildikleri için bilet aldıkları bir yer. Buraya gelene kadar 4 ülke gezen bu ailenin üç çocuğu var. Anne babalarının gözünün içine ürkek ürkek bakan üç çocuk. Şükrediyorlar Avrupa'ya ayak basabildiklerine.

Geçici kamptan kendi imkanlarıyla evlerini kiralayıp bir ay gibi kısa bir sürede eve çıkan bu aileye kurban bayramında misafir oluyoruz. Cümbür cemaat bayram yapıyor çocuklar. Ellerde kınalar, ceplerde bayram harçlığı, ağızlarda şeker, dillerde Tekbir.

Her Tekbirde ellerimiz Sema'ya açılıyor ve gözlerimiz derin düşüncelerin ağında medet bekliyor.

6 Eylül 2017 Çarşamba

ÇAY


Yeni kampımıza gelir gelmez komşuluk ilişkilerimi ilerleten yegane araç çay oldu. Nasıl olmasın ki! Bir kapıya gidip su ısıtıcısı, diğer kapıya gidip termos istiyorum. Sıcak suyum ve demlemeye çaydanlığım yok. Ama çayım var hazırlıklıyım👌🏻Her kapı tıkladığımda 'kainatın dilenciliğinden kurtulamadığım yegane nokta çay' diye düşünüyor yine de vazgeçmiyorum sevdamdan.

Telefonla arayan, isteklerimi soran Türk arkadaşlardan 
isteğim elektrikli çay makinesi, ince belli altı tane bardak..

İki gün sonra çay makinem geliyor bütün derdim bitiyor. Elektrikli çay makinem.. Tek lüksüm.. Tüm komşuluk ilişkilerine 3-5 gün ara veriyorum. Buraya alışmam için amudi bir yükseliş sağlayıp uzun atlama  çubuğu oluyor çay.
ve sonra..

Betül Sedacık vefat ediyor bayram günü babasına koşarken. 
Bu haberle son noktayı koyuyorum bu kadar zulme. 
Kalbim sabit ve zikri ile meşgul fakaat aklım isyan ediyor. . Artık damarlarımdaki kan firar etmek istiyor bedenimden. Damarlarım patlayacak ama nasıl? derken.. 

Kadim dostum çayla göz göze geliyoruz. 
Tadım bozulmuş çoktan.. Tadını bozuyorum çayın. 
Sabahtan demliyorum. Acıtıyorum da acıtıyorum. Zehir gibi olunca susuz içiyorum. Yürek acıma acısını katıyorum.

Hanemde yol azığım,
Gözyaşımı dökerken tesellim,
Risalemi okurken hasbihalim,
Türkümü dinlerken dertdaşım,
Nâme de beslendiğim ab-ı hayatım,
Kimsenin hakkımı vermediği yerde dudak payı kadar dahi olsa hak veren sırdaşım ☕️ çay.

Dert bir değil kardeşim bin bin!!

Ey çay!

..tüm acizliğime rağmen, sadakat sınavımı verdiğim şu meş'um demlerde senle birlikte demlenmeye her daim hazırım.



5 Eylül 2017 Salı

Göçmen Bürosu


Geleli bir ay oldu. Geldikten bir hafta sonra çocukları alıp dışarı çıkmaya başladım. Markete, parka, pazar'a...vs. adapte olma süremiz kısa idi. Bir de ufaklık devamlı zırlamasa.. Zır zır zır biz onun bu haline adapte olduk galiba🤷‍♀️💆🏼🤦🏼‍♀️

Göçmen bürosu görüşmelerinden biri tamamlandı. Görüşmeye gideceğim saatlerde çocuklarıma bakması için tecrübeli bir dadı çooktan ayarlanmıştı. Hal böyle olunca gözüm arkada olmadan büronun yolunu tuttum.

Cebimde bugüne özel ücretsiz seyahat kartım.. Randevu saatinde orada bulundum.  Beni bekletmeden içeri davet ettiler. Bir Müfettiş ve bir tercüman var odada. Müfettiş her söylediğimi bilgisayarında kayıt altına alıyor.  Rahatlığı rahatlatıyor. Ülkemde görmediğim İnsana verilen değeri bir başka ülkede hem de mülteci statüsünde görmek elbette çok mutlu etti ama ülkem adına derinn düşüncelere de sevketti. Sanki yaşadıklarıma inat karşımda psikolojik olarak beni rahatlatan bir psikolog vardı.

Eşit statüde iki insan karşılıklı konuşuyoruz. Verdiğim doküman/bilgilerle örtüşen yol hikayemi dinledi önce.. Sonra anlat dediler...Gazetede yazdığıma dair bir numune 📰🗞, Banka hesabı💳, SGK dökümü 📑bile delil olarak yeterli idi. Bu görüşmede beni dinlediler👩🏼‍💻


İkinci görüşmede sorular sorular, olaylar olaylar..

Bizim memlekette çikolatalar 🍫 protesto ediliyordu o sıralar, aramızda çikolatalı gofret sevmeyen yoktu ama şimdilerde o gofretleri bıçaklayıp, asan çoktu. 😬😬Yani twitterda yok yoktu.

Görüşmenin bir yerinde ülkemin çikolatasına saldıranların halinden bahsettiğimde müfettişin beni anlamadığını hissedip (Hoş gerçi.. ben anlıyormuydum sanki!) sözü çikolatayı asan bize ne yapmaza getirip bitirdim. Mesai bitmek üzereyken, not ettiklerini özetledi müfettiş.  İmzaladık karşılıklı yazılanları.. İşlemler tamam!

Artık vakit koşa koşa metroya, yavruların yanına gitme vakti.. Nedense onlara sarılma ihtiyacı hissediyorum.

Yeni hayatımız şimdi başlıyor..Bir sonraki aşama kalıcı mekan ⛺️ Yerleşik Kamp hayatı.