28 Kasım 2017 Salı

Kilisede Bir Cuma. Şükür Vakti..

Sevgili günlük. Yıl bitiyor.. Bir Cuma günü Kiliseden bildiriyorum.

Haftalar öncesinden kilise yetkililerine Türkiye’de yaşanan zulümden bahsetmiştim. Sonrasında #668Bebek için ne yapabiliriz başlıklı bir toplantı yaptık. 24 Kasım Çocuk Hakları Gününü kutlayacakları bir etkinlikten bahsedip ‘Sizi buraya davet edelim. Stant açarsınız’ dediler. Allah’ın hikmeti bu etkinliğin ismi ‘balon şenliği’ idi. Çocuklar için türlü türlü aktivitelerin olacağı kilisede renkli renkli balonlar dağıtılacağı bir etkinlikti. Hemenn yerel dili olan bir kaç Türk arkadaşa haber verdim. Gelmelerini istedim. Biz o gün neler yapabiliriz telefonda detayları konuştuk.

Türk arkadaşlarım öncesinde 📞 la arayıp müsait olamayıp, gelemeyeceklerini söyleyince, kamp tarafından tanıştırıldığım arkadaşım Linda ile irtibata geçerek yanımda olup olamayacağını sordum. Memnuniyetle geleceğini ve yapabileceğim başka birşey var mı diye sordu. İngilizce  metnimizi yerel dili kullanarak o gün anlatabilir misin? sorusuna cevap iki saat sonra geldi. Linda metni yerel dile çevirmişti. O gün bu metni anlayabileceğini yazdı. Bu kadar kısa zamanda bir çeviri göndermesi ve onun dostluğunu hissetmek benim için bir şükür vesilesiydi.🙏🏻

Arkasından kampta çalışan kilise cemaatine mensup Katherina ile görüşüp, davet ettim. Takvimine bakıp müsait olmadığını ama değişiklik yapabileceğini söyledi. Ertesi gün gelip o gün seninle olacağım dedi. Bana bir şükür kapısı daha açılmıştı.🙏🏻

Beklenen gün geldi ve çocuklarla sabah erkenden siyah balonlarımızı aldığımız gibi kilisenin yolunu tuttuk. Kapıdan girer girmez bizi Katherina karşıladı, hemen bir yol haritası çizdi. Balonlarla o ilgilendi ben ise stantın başına geçtim. Balonlarımızı uçan balona dönüştürüp bana getiriyordu.  Gözüm bir ara balonlara takıldı. Siyah balonlarımız renkli balonların içinde farklı görünüyordu. Onlar da bebekler gibi mahsundular..

Hummalı bir çalışmanın içerisine girdik. Çocukları hiç düşünmüyordum. Zira yavrular Kilise de değil de sanki oyun parkında idiler. Ahşap oyuncaklar, balonlar, atıştırmalık yiyecekler, oyuncaklar, oyun hamuru masası ve dahası kostüm giymiş çocuklarla ilgilenip onlara şarkı söyleyen bir Kuzu bile vardı.

Saat 10.00 gibi bir mesaj geldi telefonuma. Bir haftadır beklediğim dişçi randevum tam yarım saat sonrasına verilmişti. O anda elim ayağıma dolaştı. Katherina’ya mesajı okuttum. Biraz düşündükten sonra arabası ile beni götürebileceğini söyledi. Çocukları Linda’ya teslim edip arabasına oturduğumda saat 10:20 idi. Beni dişçiye bıraktı ve 11:00 de almaya geleceğini söyledi. Tam randevu saatinde içeriye çağırıldım. Yaklaşık iki aydır sıkıntı çektiğim kırılmış dişimin röntgeni aynı koltukta çekildi. Uyuşturulup dolgu yapıldı. Bu arada tam Cuma vaktinin etkisiyle olsa gerek içimden bildiğim tüm duaları ediyordum 🤔🙃 Yaşadıklarım karşısında tam yarım saat ağzım açık kalmıştı.😫 Bittiğinde canına yandığım ülkemde röntgen için alt kata in. Dolgu için tekrar randevu al. Üç hafta sonra gittiğin hastanede saatin gelmesine rağmen senden önceki üç kişiyi beklediğimiz seramoni haline dönen işleyişi düşündüm. İnsan olarak Avrupa’da gördüğüm bu muamele için şükrettim.🙏🏻

Saat 11:00 de kapıdan çıktığımda Katherina’da arabasıyla bana doğru geliyordu. Kiliseye yürekten bağlı bu Kadınla yol boyu teşekkür ettik. Thank you very much God. Teşekkür ederim Allah’ım.

Arabadan inip kiliseye doğru ilerlerken müslüman ahlakı ile çepeçevrelenmiş bu insanların inandığı Tanrı ile bizim inandığımız Allah arasında çizgi kadar fark olmadığını düşündüm. 12:00 gibi program bitti. Herkes gittikten sonra çocuklar oyun alanında boyama yaparken abdest alıp namazımı kıldım. Namaz sonrası seccademe bir şükür bıraktım.🙏🏻

Ne dersiniz?  Kilisede istediği gibi ibadetini yapan ben, Katherina ile İstanbul’da bir camide buluşsak istediği gibi ibadet etmesi için bir yer gösterebilir miydim?

23 Kasım 2017 Perşembe

Acısıyla Tatlısıyla 3*3=9 Çocuğun Hikayesi..


Ege sularında kaybettim kendimi. Bedenim bir türlü kıyıya vurmuyor.

Kötülüğün sıradanlaştığı şu yalan dünyada neler oluyor neler.. Rana, eşinin mahkemesi sonrası almış olduğu, tutukluluğa devam kararı haberi üzerine hastaneye kaldırılıyor. Girdiği yoğun bakımdan çıkamıyor ve üç çocuğu yetim kalıyor.

Üç çocuk yetim kalırken, üç çocuk sularda can veriyor.
Maden ailesine yaşama hakkı verilmiyor. Defalarca evine baskın yapılıyor. Son çare meçhul bir yolculuğa çıkıyorlar. Devamı malumunuz. İnsanlığımız kıyıya vuruyor..

Aynı saatlerde kamp görevlileri bir zarf getiriyor.
İçinde oturuma hak kazandınız müjdesi..
Bu haberle üç çocuk Avrupa’da yaşama hakkı kazanıyor.

Babasının ölümünden bir gün sonra, düğünü olan yeni gelin gibiyim.
Tuzlu ile tatlı, acı ile ekşiyi aynı anda mideye indiren bir görgüsüz bünyesine nasıl kasteder? Öyle kastediyor tüm hücrelerime bu güzel haber. Griye dönüyor düşüncelerim. Zalime biat etmemenin bedeli kimine güzel bir haberken, kimine canmış meğer diye düşünüp derinlere dalıyorum..

Bu dakikadan sonra ne acı misafir ediyor sofrasına beni, ne ümid selam ediyor..
Yapayalnız kalmak değil benimki. Ipıssız kalıyorum. Dizlerimi dizlerine değdirmek istiyorum Hz. Rabiyatül Adeviye RA gibi. Duanın dizlerinden, fermanıma fer arıyorum.

Ya Rabb..

Şehit edilirdi Hüseyinler Kerbela’da.
Bizim Hüseyinlerimiz sularda can veriyor.
Dertli acizler iki büklüm duada ,
Katından bir ferec, bir mahrec bekliyor.

18 Kasım 2017 Cumartesi

Canına Yandığım Süreç

Bit artık!

Bit de bi rahat uyuyalım. Rüyamda takipçi sayısı İki buçuk milyonu bulan bir sosyal medya hesabı mağduriyetlerle ilgili paylaşımlarda bulunuyordu, İçten içe diyorum. Nasıl yani? Hem mağdura sahip çıkıyor hem takipçi sayısı çokkkk yüksek🤔

Uyku ile uyanıklık arası değil tam dibindeyim rüyanın😴 ama neylersin ki gözümden akan yaşlara rağmen yazıyorum..

Dün bana Sümeyra yazdı. Dın dın mesaj sesleri geliyor. Tammm o sırada; kampta çok iyi temizlik yaptığım için ödül olarak verilen biletleri kullanmak üzere, üç tekerlekli emektar bisikletimle yollarda adres arıyoruz. Kasalı bisikletimde Yaklaşık 💯 kilo üç çocuk yüküm var💪🏻 Ah bi de şu yokuşlar olmasa. Kanter içinde kalmayacağım.

Adresi bulduk içeri girdik.. Kocaman bir şişme havuz içinde toplar, kaydıraklar.. Sadece bununla sınırlı değil elektronik oyuncaklar da var. At bir Euro çalışsın cinsinden. Girişte ödeme yaptığından düğmesine basman yeterli ama bize ücretsiz. Çünkü annemiz çok temiz. Yihuuuuuvvv. Çocuklar bayram ediyor. İçeri girer girmez koşuyorlar. Ben bi rahatlıyorum. Oturduğumda Sümeyranın mesajını okuyorum..

Abla dayanamıyorum artık.
Eşimin cezası onandı. eşim gelecek derken ümitlerim suya düştü.
Evi kapatıyorum kirayı ödeyemiyorum.


Hemen arıyorum. Paramparça olmuş yüreği param kalmadı diyemiyor. Laf arasında öğreniyorum durumu.. İş bulamadığından oğlunu dört aydır babasını görmeye götüremediğiden bahsediyor..
Güçlendiremeye yönelik konuşuyorum. Az biraz rahatlıyor. Telefon kapandığında sanki tüm enerjimi ona yollamışım gibi fersiz kalıyorum..

Eş dost bir iki görüşme ile iki çocuklu Sümeyra İçin aylık 500TL gönderme işini hallediyoruz.

Aynı saatlerde Syn Bülent Arınç beyin mektubuna göz gezdiriyorum.😏

Hacı Mustafa Türk Amcanın ve Nuriye’nin de tutukluluğuna hükmediyor kendilerine hakim olmayan  başkalarının buyruğu altındaki HAKİMler..

Zaman gösteriyor ki;

Sabırlı olmalıyız. Hepimizin canı çok yanıyor. Allah’ın cc muradını bilmiyoruz..

Esbaba tevessül, Allah’a tevekkül, Kader rıza..

..bekliyoruz.



13 Kasım 2017 Pazartesi

Çok mu Önemli! Kamp Kapanıyor..

Yazmalıyım diye sıçrıyorum..

..gözümden uyku akıyor. Hırsla direniyorum uykuya ve artık gözünden hırs akıyor. Bak nasıl da değişti. Uykuya veda ediyorum. Halbuki ki uyku her sabah yeniden başlamak ve tazelenmek için gerekli değil mi? Evet öyle. Kesinlikle öyle ama düşünmeden edemiyorum. Yazmalıyım..

Bugün bilgilendirme (info) vardı. Her hafta bir saat kadar oluyor. Her bilgilendirmeye farklı diller için çevirmen geliyor. Bu toplantının en iyi tarafı derdinizi anlayacağına inandığınız birinin, derdinizi yetkiliye iletebiliyor olması..

Başladık; Temizlik ilk konu;

İlk olmasının yanında en önemli özelliği yönetimin yönetemediği bir konu olması! Çalışanlar kimseyi temizlik için zorlamıyor. Göçmenler de yan gelip yatmaya alıştıklarından olsa gerek temizlik günlerin de iş yapmaya yanaşmıyorlar.

Bu konu yüzünden kavga eden de gördüm. Ben misal barut fıçısı gibi dolanan da.. Ortamın nezaheti ve nezaketsizliğinden! patlamaya hazır bomba gibi gezen insanlar oluyor etrafta.

İkinci konu; size bir şey imzalatmak isterlerse imzalamayın. Dolandırılmayın, kefil olmayın vs..

Üçüncü konu çocuklar; Okuldan bir kağıt gelir ve anlamaz iseniz ofise uğrayın yardımcı olalım...

Dördüncü konu; Haftanın etkinlikleri cimnastik, dil kursu, konuşma etkinlikleri vs...

Beşinci konu; hastalık. İşte bu konuya hasta oluyorum🤕🤧🤒😷

Hastalandığınızda hemen hastaneye sevkedilmeyeceğimiz hatırlatılıyor. Burda sizi önce hemşire görüyor. Gerekli görürse size bir randevu ayarlıyor. Bir, iki hafta sürebiliyor randevunuzun gelmesi. O zamana kadar iyileşmiş oluyorsunuz zaten. Gribal enfeksiyonlara karşı marketler hazır. Özel reyonlar var. Durumuna göre takviye edici ilaçları alabilirsiniz. Türkiye gibi ‘Doktor Hn/Bey şuram ağrıyor’ diyemiyorsunuz. Antibiyotik için mikropların sizi çepeçevre kuşatmış olması gerekiyor.. Burada Diş için hemşireye gitmeyen yoktur sanırım. Önce size ağrı kesici verip gönderiyorlar. Baktınız ki başa çıkamıyorsunuz, tekrar tekrar hemşirenin kapısını aşındırmanız durumunda bir randevu koparabiliyorsunuz.

‘Sorusu olan?’ diyor yetkili.. Herkes artık o kadar bıkmış ki buradaki rutinlikten soru yok.. Her haftanın fiks konuları bunlar..

Altıncı konu için üst düzey bir yetkili geliyor. Hem cinsim bir bayan. Bu ülke de Çalışanlar arasında yüzde 80 kadınları görüyorsunuz. Bu kadın tavırlarıyla beni yüreklendiriyor.. Her gördüğü yerde Selam vermeden geçmeyen Müdire hanım söze başlıyor;

Kampımız ⛺️ kapanıyor..
Mart sonunda kapanacağını söylüyor. Herkesi farklı kamplara yerleştirecekler. Ülke genelinde 20 kamp kapatılacağı bilgisini veriyor. O zaman kadar durumunuz netleşebilir diye ilave ediyorlar..

Bilgilendirme bitiyor..

Derin düşüncelere dalıyorum. Zaten alışmadığım ve alışmak istemediğim bu yerin iyi ve kötü özellikleri sıralanıyor zihnimde. Çok üstünde durmasamda, çıkarsamalara başlıyorum çoktan..

Son noktayı “Allah Kerim” diyerek koyuyorum. Zihnim başka şeylerle çok meşgul bu aralar. Nazi Almanya’sında kamplarda kalmış, Yahudi asıllı bir hanımefendi ‘Hannah Arendt’ le konuşuyorum günlerdir.. Kötülüğün Sıradanlığını öğrenmek için talebesi olmaya yöneliyorum.

Malum #668Bebek için yapılacakları yaptık. Kapanmaması gereken O sayfayı kapatmakla birlikte bilgelik arayışım başladı.

Size de sorayım?

Sahi sizce değil politik söz söyleyicilerin, mahallenizdeki bakkalın bile sizi ihbar ettiği yerde, ‘kötülük neden bu kadar sıradanlaştı?’

Bileniniz var mı?

7 Kasım 2017 Salı

Vefalı bir Adam DUA istiyor.

Çare arayan biri...

En önemli özelliği ise vefası.. Tabi ki sımsıkı bağlı olduğu değerlerine olan vefası. Ama ben bugün, onun bir Afrika ülkesinden Avrupa ülkesine vize ve pasaportu ile her prosedüre uygun bir şekilde çıkışından bahsetmeyeceğim. Dubai aktarmalı yolculuğunda alıkonulup 15 saat havaalanında bekletildiğinden de. En sonunda yalvar yakar “Türkiye’ye bizi emanet etmeyin hapse atarlar” görüşmeleri yaptığından ve bir yetkilinin insafa gelip

“Emir büyük yerden. Sadece geldiğin Afrika ülkesine seni geri gönderebilirim” dediğinden de bahsetmeyeceğim. Yıllarca öğretmenlik yapmış bu adamın döndüğünde, bir bavulundan başka bişeyi olmadığından ve artık kasaplık yapmak zorunda kalmasından da bahsetmeyeceğim.

Bahsedeceğimi şey; havaalanındaki 15 saatlik bekleyişte, hanımına dönüp “Sakın isyan etme. Kazanma kuşağında kaybederiz” deyip eşini teskin etmesi..


Ve bir başka önemli durumdan, yolladığı mesajdan bahsedeceğim.

Dün akşam bu davasına vefalı adam eşinin başından bana şunları yazdı.

Eşim şuan yoğun bakımda abla dua buyurun inşallah.

Ağzı dualı piri fani insanlara bu ricami iletir misiniz duaya çok ihtiyacımız var.

Epilepsi teşhisi konuldu sık sık epilepsi nöbetleri geçirdi dilini ısırdı dili şişti boğazı kapandı, yoğun bakımda dün geceden beri. Okuyabilenler 11 fatiha okuyabilse abla


Debelendim.. 
Tüm dostlara yolladım. Herkeslerden yardım istedim.. 

Ama yapabileceğin daha çok şey var. Lütfen rtweet ile yayalım. Herkes 11 Fatiha okusun. Vefasızların çağında biz de Vefasızlığa yenik düşmeyelim.

Deli Saçması bir Hayat.. Ye İç Yat!

Bugün bir yaşındaki oğluyla Havva’yı da aldılar. Önüne iki oğlu var,.4 yaşındaki oğlu ise Annesiz kaldı..

Kendime kızıyorum kendime..

Kamptasın işte kapat artık Twitter’ı. Sana sığındığın ülke tarafından aylık verilen ücreti de gönlünce ye. Baktın bitmiyor.. Biriktir.

Senin gibi Evropaya gelen Nazik Türkleri örnek alıp, ev tutsana kendine. Tuvaleti bahane et. Çocukları öne sür. Ne direniyorsun Kadın..

Hem sanane 668 bebekten. Analarıyla birlikte değiller mi? Üşüyorlarsa daha fazla giyinirler. Halledilir yani. Takma kafana..

Hem bak 17.000 Kadın ve 668 Bebek için onlarca ülkede eylem yapıldı. Bi rahatla artık.

Neden tutturuyorsun imza da imza diye. İmza kampanyası 100.000 olunca ne olacak ki!

Bi de etiket çıkardın şimdi. Hayır anlamıyorum ki  #Standup4HumanRights ve #668Babies birlikte tweetlenince etkisi ne olacak?

Birleşmiş Milletlerin gündemine girmesi bu kadar önemli değil. Sonuçta her ülkede bir saat boyunca anlatıldı . Foto, video vs.. Bunlar yeter bence. Şıp diye çıkarırlar şimdi bebekleri ben sana söyleyim relaxx. Rahat ol.


....
Böyle başlıyor hergün serüven; önce kendi kendime konuşuyorum. Kesmiyor tabi, yalnız başına deli saçması konuşmalar..  çimdik atmalar, yanağa bir tokat aşkedip kendine gel kadın demeler..

Aslında kendimle yüzleşiyorum. Frenliyorum kendimi, bi kendime geliyorum..

Sonra başka bir Kadın çıka geliyor, ağzında sakız cak cak çiğniyor. Elinde hamur yoğuruyor da yoğuruyor.. Atışıyoruz, tutuşuyoruz ve laflar uçuşuyor havada; ‘hadi be ordan, sen ne anlarsın..’ diyerek çıkışıyorum... derken puffff elinin hamuruyla o da terk ediyor beni..

Bu sefer ne olsa beğenirsiniz?
Uykum geliyor uykumm.. 😴😴 Gün içinde çocuklarla ilgilenirken biraz yoruluyorum. Biraz da psikolojinin gidikliğinden olsa gerek mütemadiyen uyuma isteğim var.. İnadına ayık durma çabası da cabası.


Gelelim son durağa..

Kendime Ayna tuttuğum son duraktayım..

el açmadan Rahman’ın kapısına varıyorum. Tık tık tık.... Kapı açılıyor mu? Giriyor muyum meçhul.. Kapıya varır varmaz başlıyor içten içe anlatmalar.. ‘Bugün Havva yı aldılar. Büyük oğlunu alamadı. Küçükle koğuşta. Üşüyor mu? Üşümeseler olur mu? Yavrucak ne halde acaba? Küçük annesiyle de, büyük annesiz ne yapacak, nasıl başeder? ...’

Ufaktan bir ağlama ile az biraz rahatlıyorum. Nisyan deryası giriyor devreye. Bir yüzüyorum, bir yüzüyorum. Sahilden uzaklaştıkça özgürleşiyorum. Kaçtım ben o dertten artık.. hem de bütün dertlerden. Kuşbakışı bir mesafedeyim artık..

Vakit iftar. Yemek hazır.. İlham kaynağım 35 kiloya düşüp artık yürüyemeyen Nuriye ve Semih’e hergün niyetimi nihayetlendirirken dua ediyorum.

Affet 🕊
Affet ki bitsin.
Kurtar kurtar ki zulmü bitsin..🙏🏻


4 Kasım 2017 Cumartesi

İyi ki varsın GYV


Bugün bir kez daha aynı heyecanı yaşadım. Malumunuz geçen hafta bugün Akıncı Eda’sında ve çocuklar gibi şendik.

-10 derece soğukta üç çocuğumla beraber siyah balon ve broşür dağıtıp ülkemin getirildiği oha! lde #668bebeğe düşen payı Evropa vatandaşlarına anlatıyorduk.

Kar yağan Başkente üç gün önce gelmiştik. Çocuklarla kamptan ayrılırken sıcak bir yuvada üç beş gün misafir olma heyecanındaydık. Bir saatlik yol katettik. 7 çocuklu bir aile olan Tuğba teyzelerin evine Perşembe günü arabamız savrula savrula vardık. İçimiz dışımıza çıkmak üzereyken neyse ki yolculuk  bitti. Ev çocuk yurduna döndü tabi. Hane halkı sayısına ciddi katkı sağlayarak 10 küçük 👫👭👬👫👭 3 büyük 💆🏼👩🏻👨🏻  kendi evimizmiş gibi yaşamaya başladık.

Ne gündü be.. Helal olsun bize.. Hazırlıklar bir ay öncesinden başlamıştı. Organik bir insiyatif grubu kurmuştuk ve üpünlü insanlarla yola çıkacaktık. Ulaşabildiğimiz herkese yazarak projeyi anlattık. Genelde dönüş alamadık. 🙃

Balonlar sipariş ettik.. Üzerinde #668Bebek yazan siyah balonlar. Hem üzüntü hem birşeyler yapıyor olmanın erdemi vardı bizde.. Son hafta bu üpünlülerle ortak bir video hazırlayıp voleyi vuracaktık. Anaammm o da ne! Biz bir video planları yaparken, Allah bize binler video hazırlayan dostlar nasip etmesin mi? Gel de sevme kardeşlerini.. Ne güzeldi size de güzel gelmiştir eminim.. Her gün yeni yeni videolar izlemek.. #668Bebek kağıdını eline tutuşturan herkes gönlünden ne koparsa yayınlamıştı. Dıtdırıdııııınnn.. Kerim Balcı amcanın kulakları çınlasın herkes kendi videosunun kahramanı oluvermişti.

Canlarım benim. Aynı yola başkoyduğum candan insanlar.. Kimi yavrularına video çektirmiş kimi yavrularıyla çekmişti. Kimi sanatını konuşturmuş, kimi de kelle koltukta iş yaparken ben de varım diye yüzünü göstermeden videosunu yayınlamıştı..

Bu kadar mı daha dur! Olaylar olaylar.. Herkes profil resmini değiştirdi 28 Ekime kadar..

Yetmedi bir alana bir bedava yaptık. Hem Facebook tan hesap açtık fotoları yükleyelim diye. Hem 10.000lere ulaşan imza kampanyamızı kaale almayan TC Adalet Bakanlığından, Birleşmiş Milletlere çevirdik. Hedefimiz 💯bin..

Bu kadar aksiyon sonrası pek tabii kocaman bir boşluğa düştüm. Afyon’da 5 küçücük yürek daha Anneleriyle hapishaneye gönderildi.. Zulmün hız kesmediği kapkara günlerde sürdürülebilir ve sonuç odaklı bir eylem olmalıydı bu etkinlik.. GYV önderliğinde Amerika’da 15 eyalette #668Bebek için eylem yapıldığını görünce düştüğüm kuyudan bir yenihamle 😉 ile irademin hakkını vererek çıkmış oldum.💪🏻

Bu kadar mı!hayırrrrr, bir daha ki ay Amnesty ile yapılacak etkinliğin bende uyandırdığı heyecanı zannederim es geçmeden yazıyor olacağım.

Sevgili hatıra defterim beni yazmamaya mahkum etme olur mu bi daha!

Çağır kendine.. arada bir dürt..

🙏🏻Beni kardeşlerimin derdiyle dertleneceğim derken umutsuz ve ufuksuz bırakma..

Çaresizliğimize çare ver..

ve lütfen artık.

Lutfet..