20 Ağustos 2017 Pazar
İyilik Oyunu
Kampın gizli lideri, odamın da kraliçesiyim.
Oğullarımdan biri geçen hafta adımı koydu 'erkek anne'.
Gizli görevim de her türlü iyiliği yaymak.
Çok küçük iyilikler...
Odadan çıkmadan tebessüm ediyorum. Her kimi görürsem selam vermeden asla geçmiyorum. Selamı yayıyorum.
Okullar kapanınca her sabah 9-12 oyun odasını tüm çocuklar için açtım, eğer başlarında bir büyük yoksa ve sonunda temizlenmesi için söz verilmiyorsa oyun odası açılmıyor.
Afgan, Suriyeli, Nijeryalı kadınlar işleri olduğunda bebek ve çocuklarını bize bırakıyorlar. Neden? Çünkü aynı ülke insanı da olsa kimse kimsenin çocuğuna bakmıyor.
Çocuklarımla konuştum 'Biz bir oyundayız, buraya dil öğrenmek için geldik. Bakalım hangimiz daha önce dil öğrenecek?' der demez bildikleri tüm kelimeleri sıralamaya başlıyorlar...
İlk dil öğrenen anneannesini, babasını ziyarete gidecek..
Onlarında görevi var, 'bugün hangimiz daha iyi olacağız' görevi. Kullanılmaları pahasına yavrularımın iyilik yapmasını önemsiyorum. Anne 'kadın bana çocuğumu tutar mısın dedi tuttum.' Anne 'Abbas ağlıyordu ona oyuncağını verdim.' Hergün bişey anlatıyorlar. Bana iyilik yaptıklarını ispatlamaya çalışıyorlar. Ortak alanlarda sosyalleşirken az dayak yemediler. Hatta odaya hergün dayak yiyerek giriyorlardı 'seni anlamasalar da onlarla konuş, senin canını acıttıklarını onlara anlat' dedim. Yaklaşık üç ay sonra ağlamalar azalmaya başladı.
Hayatı yaşanılır kılan ne varsa onun peşinden gitme çabasındayım.
Halbuki ki nefesim bile yarım kalıyor, bunları yazarken babasına km lerce yol gidip kavuşamayan Betül Sedacık geliyor.
Ve kadının eşine söylediği o söz;
'Ceza evini görünce babama gidiyorum dedi atladı. Emanetine sahip çıkamadım'
Bu acıyı tarif edecek kelimeler firarda.
Bu acının tarifi bende yok.
Duama Betül Seda ile başlıyorum.
Artık yazamıyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder