Türkiye’de Ohal Kapsamındaki 668 Bebek Hapiste
2017 yılı Nisan ayından itibaren çocuk mahkum sayısı (ismi ‘bebek mahkum’ olmasına rağmen literatürde 0-6 yaş aralığı için ‘çocuk’ terimini kullanıyor) dört ay gibi kısa bir sürede 560′ dan 700′ e yükseldi.
Özellikle doğum yapmış veya doğumu yaklaşmış kadınlar gözaltına alınıyor. Doğum esnasında kapıda polis bekliyor. Doğumdan kısa bir süre sonra da lohusa kadınlar kucaklarında bebekleriyle birlikte hapse atılıyor.
Sosyal medyada #668bebekhapiste hasthag ile gündeme gelmesi ise TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin Ağustos ayında açıkladığı verilere dayanıyor.
Bunun yanında change.org sitesinden yine aynı etiket ile bir imza kampanyası başlatıldı. Üç haftada on binlere ulaşan bu kampanya ile adalet bakanlığının harekete geçmesi hedefleniyordu. Ancak maalesef bunu Adalet Bakanlığı gündemine bile almadı. Neredeyse her gün bir lohusa kadın hastaneden hapishaneye gönderildi. Buzdağının arkasında AKP hükümetinin son dört aydaki mahkum etme seyrinde hamile kadınları hedef aldığı açıkça gözlemlenmesine rağmen hükümet bu icraatını yalanlamayı tercih ediyor.
Ağustos ayında BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise bebekli kadınların tutuklu yargılandığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ve Adalet Komisyonu’na da konuyla ilgili herhangi bir başvuru olmadığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü.
“Uluslararası hukuk nezdinde Türkiye’de sanki tutuklu bayanlar üzerinde bir zulüm varmış algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Tamamı cezaevlerindeki şartlar ve tutukluların durumu konusunda Türkiye aleyhine yapılan bir ajitasyondur ve kara propagandadan ibarettir.”
Hapishanedeki bebeklerin durumu ise içler acısı. Ohal kanunlarının geçerliliği kapsamında bebeklere özel yatak verilmiyor. Çocuk bezi ve ıslak mendil zamanında verilmiyor. Ek gıdaları yok, en temel gıdaları olan süt imkanları kısıtlı. Oyuncakları yetersiz zaten birçok il de oyuncak temin edilmiyor. Bırakın oyuncağı Konya’da yaşanan bir hadisede emziği yırtılan bir bebeğe ailesi tarafından kargo İle gönderilen emzik bile verilmedi. Yaz aylarında sıcaktan kış aylarında soğuktan etkileniyorlar.
Bebekler koğuşlarda kapasitenin çok üstünde kişi ile birlikte yaşıyor. Bu yüzden emekleyebilecekleri alan bile kısıtlı. Sağlıksız şartlarda büyüyen yüzlerce bebek, diğer mahkumların sürekli ‘sus’ demesiyle ve korkutularak büyüyor. Bu işkenceye maruz kalan bebeklerin çoğu konuşmayı öğrenemiyor. Sağlık problemi olan bebekler yeterli tedaviyi almıyor. Hastaneye zamanında götürülmüyor. Hastaneye götürülseler bile anneleriyle gidemiyor. Bebekler küçücük bedenleriyle zaruri ihtiyaç yokluğundan yaşam mücadelesi veriyor.
Çocuk Tutukluluğuna Kanunlar Ne Diyor?
Yürürlükte olan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nda “Hapis cezası; gebe olan veya doğum yaptığı andan itibaren 6 ay geçmemiş kadınlar hakkında geri bırakılır” ifadeleri geçiyor.
Bunun yanında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve birçok uluslararası sözleşme ve Anayasanın 41. Maddesi ihlal ediliyor. 41. Madde “Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” der.
Kaldı ki, hapisteki 700 bebeğin annelerinin cezası yok, suçları sabit değil, çoğunun iddianameleri bile yazılı değil. Kadınların suçluluğu kesin değilken ve herhangi bir iddianame ortada yokken bebeklerini de böyle bir zulme ortak etmek tek kelimeyle vicdansızlıktır. Türkiye’nin şimdiki yöneticileri ülkenin geleceği olan çocukların geleceklerini karartıyorlar.
Şu an yetkililerden etkili bir çözüm beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. TÜİK verileri kapsamında yayınlanması gereken cezaevlerindeki hamile kadınların ve çocuklarını kaybetmiş kadınların sayısına ilişkin bir veri olmaması görevi ihmal anlamına geliyor. Bu bilginin kamuoyu ile paylaşılmayıp sümen altı edilmesi ise ayrı bir suç teşkil ediyor. Yasaların hükümleri uygulanmıyor. İktidar, var olan yasayı uygulamadığı gibi OHAL adı altında mevcut yasaları da kendi lehine değiştiriyor.
Ne Yapılmalı?
Bu dönemde yurtdışına yerleşen bir hayli Türk vatandaşı var. Yapılabilecek şeylerin başında Birleşmiş Milletler temsilciliğine durumun vehametinin bildirilmesi geliyor. Yasa koyucu ve uygulayıcılarının kanunlara uygunsuz hareketleri somut delillerle belgelendirilerek özellikle basın yoluyla bu mağduriyetler ilgili yerlere anlatılmalıdır.
Bunun için ülkeler arası platform kurulması ve ortak hareket edilmesi ivedi sonuç alınması adına önemli bir adım olacaktır.
Tepki verirken doğru yere ulaştırma hedefi olursa ilgili akıllarda ve dünya kamuoyunda tüm eylemlerin toplanıp işe yaradığı görülecektir. Yeter ki temel insani hak ve özgürlüklerimiz için çözüm aramaktan geri durmayalım.
Son söz; 0-6 yaş grubu bebeği çocuğu olan anneler tutuksuz yargılanmalıdır.
Rabbim bu alçakları sözde müslüman münafıkları iki cihanda kahretsin.Bebeklere ve yeni doğum yapmış kadınlara yapılan bu zulüm hangi dinde var nasıl bir kin bu anlayamıyorum.Zalime sessiz kalan bu halka da yazıklar olsun
YanıtlaSil