Malumunuz Avrupa’dayız. Kampta iken Eve çıkma hayalleri ümidimizi diri tutuyordu. Hayatımızın düzene gireceğine olan inancımdan dolayı erişmek istediğim hayata heves ediyordum. Kendimce hedefler belirliyor ve planlı bir hayata yelken açacak olmanın heyecanı ile doluyor dopdoluyordum.
Gel gör ki öyle olmadı. Artık evdeyiz ve kendimize ait bir mutfak sahibi olmak tüm hayallerimi baltaladı. Diyet yapmak zorunda olan insanların bir çikolata paketine ellerinin uzanmasıyla tüm çabaların bittiği yerde ben de sahip olduğum mutfakla tüm planlarımı sonlandırmış oldum. Hergün ne yesek telaşı ve tam bir yıl süren mutfaksız yaşam şimdilerde mutfaktan çıkmama ile sonuçlandı.
Bu işin evdeki tarafı. Bir de dışarıdaki yaşama bakalım. 🤔 Oturum alıp eve yerleşen her insan bir şekilde dil öğrenmeye çalışıyor. Çünkü üç üniversite de bitirseniz yerel diliniz yoksa hiçbirini kullanamıyor ve hayata adapte olamıyor ve en kötüsü de işe yaramıyorsunuz. Öğrenmenin en iyi yöntemi ise bir dil kursuna gitmek. Bu sebeplerden ötürü artık ben de öğrenciyim. Her gün sabah 6.30 da kalkıyor, çocukları hazırlayıp onları kreşe bıraktıktan sonra tren istasyonunun yolunu tutuyorum. Mütemadiyen uykusuz başladığım günlere hep yenisi ekliyorum. Buradaki Kadınların hemen hemen yarısının hayatı benimki ile aynı. Fakat bakış açılarımız çok çok farklı.
Ben TEK’im deyip, içten içe DNAma kadar işlemiş Doğu kültürünün acıdan beslenen şekliyle derdime yanıp hep mağduru oynamaya çalışsam da benimle aynı durumda olan yereldeki Kadınlar Tek aile olarak iş hayatlarına da devam ediyorlar. Hayatın her alanında faaliyet gösteriyorlar. Boya işinde ehil, dışarıda yaprakları ve çöpleri toplayan, parkları temizleyen, otobüs ve taksi şöförlüğü yapan, kışın karları küreleyen (temizleyen) evde çocukları için yün çorap ören Kadınlar hayatın her alanında aktifler. Eve girince iş kadını rolünü paltosu ile askıya alan bu Kadınlar sorumluluklarını biliyorlar. Çocuklarına ise günlük plan dahilinde iyi insan olmaları İçin iyi annelik modeli uygulayan bu Kadınlar bana da rol model olarak hayata olan adaptasyonumu kolaylaştırdılar.
Gel gör ki öyle olmadı. Artık evdeyiz ve kendimize ait bir mutfak sahibi olmak tüm hayallerimi baltaladı. Diyet yapmak zorunda olan insanların bir çikolata paketine ellerinin uzanmasıyla tüm çabaların bittiği yerde ben de sahip olduğum mutfakla tüm planlarımı sonlandırmış oldum. Hergün ne yesek telaşı ve tam bir yıl süren mutfaksız yaşam şimdilerde mutfaktan çıkmama ile sonuçlandı.
Bu işin evdeki tarafı. Bir de dışarıdaki yaşama bakalım. 🤔 Oturum alıp eve yerleşen her insan bir şekilde dil öğrenmeye çalışıyor. Çünkü üç üniversite de bitirseniz yerel diliniz yoksa hiçbirini kullanamıyor ve hayata adapte olamıyor ve en kötüsü de işe yaramıyorsunuz. Öğrenmenin en iyi yöntemi ise bir dil kursuna gitmek. Bu sebeplerden ötürü artık ben de öğrenciyim. Her gün sabah 6.30 da kalkıyor, çocukları hazırlayıp onları kreşe bıraktıktan sonra tren istasyonunun yolunu tutuyorum. Mütemadiyen uykusuz başladığım günlere hep yenisi ekliyorum. Buradaki Kadınların hemen hemen yarısının hayatı benimki ile aynı. Fakat bakış açılarımız çok çok farklı.
Ben TEK’im deyip, içten içe DNAma kadar işlemiş Doğu kültürünün acıdan beslenen şekliyle derdime yanıp hep mağduru oynamaya çalışsam da benimle aynı durumda olan yereldeki Kadınlar Tek aile olarak iş hayatlarına da devam ediyorlar. Hayatın her alanında faaliyet gösteriyorlar. Boya işinde ehil, dışarıda yaprakları ve çöpleri toplayan, parkları temizleyen, otobüs ve taksi şöförlüğü yapan, kışın karları küreleyen (temizleyen) evde çocukları için yün çorap ören Kadınlar hayatın her alanında aktifler. Eve girince iş kadını rolünü paltosu ile askıya alan bu Kadınlar sorumluluklarını biliyorlar. Çocuklarına ise günlük plan dahilinde iyi insan olmaları İçin iyi annelik modeli uygulayan bu Kadınlar bana da rol model olarak hayata olan adaptasyonumu kolaylaştırdılar.